19 Temmuz 2016

[bisikletle]Türkiye: Safranbolu’da Zaman (Kumbaba-Ağva)

3 Temmuz 2016, Pazar / Kumbaba – Ağva, 34 km. (2. gün)

Uzundur çadır kurmamıştık. Çadırın içi başta sıcak olsa da sonra gecenin ilerleyen saatlerinde tulumun bir parçasını üzerimize çekme ihtiyacı duyduk.

Sabah erken uyandık. Gün ışığı içerisini aydınlatınca fazla da uyunmuyor. İlk iş yakındaki camide ihtiyaçları gidermek oluyor. Kimsecikler yok. Ramazan nedeniyle olmalı, yoksa bakıcı genelde çayı bile demlemiş olurdu. Sonra yavaş yavaş eşyaları toplayarak hazırlığı tamamlıyoruz. Musa Bey daha uyanmamış. Fazla da gürültü yapmadan Kumbaba’yı geride bırakmak üzere yola koyuluyoruz (8.30).

Hava düne göre daha serin. Otoyola çıkıp Ağva yönüne gidiyoruz (Pot Deresi). Sabah erken, ama gene de yolda araç var. 6,5 km’yi geride bıraktıktan sonra tırmanış başlıyor. Tırmanışla beraber de güvenlik şeridi kayboluyor. 1,5 km kadar çıkan yol Çayırbaşı köyünde 2’ye ayrılıyor. Soldan gideceğiz, Sahil Yolu denilen, diğer yoldan (Ağva-Kandıra) 13 km daha kısa. Ama öncesinde soldaki gözleme evinde 2’şer çay eşliğinde biraz oyalanıyoruz. İşletmenin küçük patronu İlhami 6 yaşında, cana yakın bir çocuk. Yanımıza gelip bize bisiklet üzerine sorular soruyor. Belki de yarının bisikletçisi olacak. Baba TIR şoförü, burası kız kardeşinin, yardıma gelmiş.

Bundan sonra yol Ağva’ya kadar inişli çıkışlı geçecek. Devrenlik Mesire Yeri geçildi. 2 km’lik tırmanış boyunca musallat olan minicik sinekler neredeyse gözümüze girecekti. Terimiz iştahlarını kabartmış olmalı. Son sürat indik, peşinden gelen rampayı o hızla tırmanmaya çalıştık, yer yer % 16-17’ler var. Ramazan nedeniyle geçtiğimiz kahveler kapalı. Önlerinde oturanlar herhalde pazar tembelliğindeler. Akçakese’de biraz su takviyesi, soda ve kafayı ıslatmaca. Çok sıcak oldu hava.

Yol boyunca oldukça fazla çeşme görüyoruz. Neredeyse her köyde ve yol üzerinde. Kenardaki satıcıdan alınan elmalarla biraz açlığımızı bastırıyoruz. [e], 19,6 km’de ilk çentiği tüketiyor. Su doldurduğumuz bir köyde böğürtlen, dut, hem siyah hem beyazından bolca topluyoruz. Erikler var ama uzanamayacağımız yükseklikte. İSKİ dev borularını getirmiş bırakmış. Su taşıyacaklar İstanbul’a herhalde. Üçüncünün bağlantı yolları için talan olmuş bölgelerden geçiyoruz. Buradan geçecek olan Kuzey Anadolu Otoyolunun bölgenin ekolojik dengesini ne denli tehdit edeceği sürekli anlatılsa da iktidar bunlara kulak asmıyor. 32,5 km’de Kurfalı sapağı karşısında Green Park Kamping geliyor (12.00). Burası da kalınacak bir yer ama biz devam ediyoruz.

46 km sonra Ağva’ya ulaştık. Köprüyü geçmeden sağda, Turizm ve Tanıtım Ofisi yazılı levha dikkat çekiyor. Şuraya girelim de bilgi alalım der Firuzan. 2 genç, Mustafa ve Deniz Beyler, dernekleri adına burada hem bilgi veriyor hem de bazı hediyelik eşya satarak, bisiklet, kano kiraya vererek dernek için gelir elde etmekteler.

Kahve eşliğinde, biraz Ağva, biraz mantar turları, biraz TR, biraz insanımız üzerine değerlendirmeler yapmaktayız. Kafası çalışan, aklı olan, ilerisini görebilen herkes bu gidişatın kötü olduğunu görmekte. Gemimiz kayaya çarpmak üzere yol almakta, bundan bizler zarar göreceğiz ve bir şey yapılamıyor. Olacak iş mi bu? Ağva’ya ilişkin bir harita (3 TL) ve 2 kahveye 10 TL ödüyoruz. Haritayı hediye ediyorlar. Geride kalmış olan kampa (Seferoğlu) gitmek üzere ayrılıyoruz yanlarından.

Ağva, Latince "iki dere arasına kurulmuş köy" ve "su" anlamına geliyor. İstanbul'un kuzeyinde, Göksu ve Yeşilçay derelerinin ortasında bir sahil kasabası. Göksu ve Yeşilçay dereleri Ağva'dan geçip Karadeniz'e dökülüyor. Yeşilçay balıkçı teknelerinin mekânı. Göksu kıyısında ise oteller var. Derelerde kano veya deniz bisikleti ile gezinti yapılabiliyor. Motorlu teknelerle birkaç saatlik gezintiler organize edilebiliyor. 12 km uzaktaki Hacıllı köyü, mağara ve şelaleleri ile ünlü. Kilimli ve Kadırga koyları, yürüyüş için çok elverişli.

Ağva















Seferoğlu Kampta 50 lira karşılığı çadırlık yer kiraladık. Soyunup duşa girip rahatladıktan sonra sıra denize geliyor. Biraz tepelik bir yol, sonunda kum oluyor ve dik şekilde sahile ulaşıyor. Uzunca bir sahil. Solumuzda, çok ileride Green Park Kamping gözükmekte. Sağda ise, çok uzaklardaki, Ağva’nın Halk Plajı olsa gerek. Neyse ki burada fazla insan yok. Deniz dalgalı, fazla uzaklaşmamızı istemiyor can kurtaranlar. Biz de sığ suda yüzme taklidi yaparak suyun tadını çıkarıyor, yorgunluğumuzu atıyoruz. Ne de iyi geldi deniz bilemezsiniz. Antik çağda Hippocrates “thalassotherapy” kelimesini deniz suyunun faydalarını anlatmak için kullanmıştır, “thalassa” kelime anlamı su ve “therapy” anlamı da şifadır. Eski Yunan halkı deniz suyunun sağlıkları ve güzellikleri için olan önemini bildikleri için mineral açısından zengin olan bu su ile yıkanırlarmış. Deniz suyunun bağışıklık sistemini güçlendirmesi, kan dolaşımını artırması, cildi nemlendirmesi gibi faydalarını da sayabiliriz.

Deniz sonrası duş ve Ağva’ya, TT Ofisine yürüyoruz. Kanoyla gezmek üzere onlardan bir tane kiralıyor, 2 saatliğine 50 lira üzerinden anlaşıyoruz. İlk defa Firu’yla kürek çekeceğiz. Macera başta senkronizasyon bozukluğu ile başlasa da yavaş yavaş düzelerek derenin sonuna kadar gidebiliyoruz. İlk bölüm karşılıklı butik oteller ile dolu. Balık tutanlar, suya girenler, deniz bisikleti ile dolaşanlar... Ama sonrası çok güzelleşiyor. Su kaplumbağaları, porsuklar, balıkçıl kuşlar, saka kuşları ve onlarca nadir türün yaşadığı bir su yolu Göksu Deresi. Baraj kapaklarından geri döndüğümüzde 2,5 saatin nasıl geçtiğini fark edemedik.

Denize olan çıkış şu anda kumla kapalı olduğundan burası bir göl. Sakin bir su. Ama tur tekneleri bu sakinliği bozmakta. Sadece çıkarttıkları ses ile değil, suya bıraktıkları sintine atıkları ile kirliliğe yol açıyorlar. Yüzeyde oluşan yağ tabakası su altına oksijenin nüfus etmesini engelliyor. Su, oksijen oranı bakımından fakirleşiyor. Kaldırılmaları, yerlerine elektrikli teknelerin konulması için gösterilen çaba ne yazık ki sonuç vermemiş. Bir kere de doğru bir şey duymak-görmek istiyorum. Ülkemin her köşesi hatalarla dolu. Bu insanları artık hiç anlayamıyorum. Kafasızlıkları iyicene batar oldu.

Mustafa ve Deniz Beylerin ikramları buz gibi karpuz tam da aklımızdan geçendi. Bisiklet, müzik vs üzerine konuşmalar sonrası çadırın yolunu tutuyoruz. Şayet Ağva’ya ilişkin bilgiye ihtiyacınız olursa Mustafa Değirmenci’ye 0542-449 1940’dan ulaşabilirsiniz.

Akşam yemeğini, kamp yanındaki Kasapoğlu Et Lokantasında (Steakhouse), şaşırıyorsunuz değil mi, “bu adamlar kasapta ne arıyorlar?”, bize özel yapılan yemeklerle hallediyoruz. Çoban salatası+patates kızartması+manda yoğurdu+patlıcan yemeği+yoğurtlu semiz otu=39 TL. Ucuzluğuna da biz şaşırıyoruz. 50-60 gelir diyorduk. Hem lezzetli, hem de makul bir lokanta. Kesinlikle tavsiye olunur.

Yarın Kefken’e gideceğiz.









Kumbaba – Kabakoz – Karacaköy - Ağva

Tur tarihi: 3 Temmuz 2016
Kat edilen mesafe: 34,36 km.
Ortalama hız: 12,9 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 2 sa. 39 dk., dışarıda geçen süre 5 sa. 24 dk.  
En yüksek sıcaklık 37 ˚C, en düşük 28 ˚C, ortalama 31,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 711 m., kaybı (iniş) 688 m.
En düşük irtifa 3 m., en yüksek 135 m.

Garmin yol bilgileri Kumbaba-Ağva

Tur bilgisi: Yolun tamamı asfalt ve inişli çıkışlı, bolca tırmanış var. Köylerde çeşme var.
Kamp: Seferoğlu Kamping, 0216-721 8036/0537-880 3500
Danışma: Ağva Turizm ve Tanıtım Ofisi, 0542-449 1940, Mustafa Değirmenci
Yemek: Kasapoğlu Steakhouse, 0536-255 4216



Kumbaba














Turizm & Tanıtım Ofisi, Ağva






Seferoğlu Kamping Plajı, Ağva






Kum Zambağı, Ağva


Kamp, Seferoğlu Kamping, Ağva



Göksu Deresi kano gezintisi, Ağva























3. gün (devamı) Ağva–Kumcağız 1. gün (öncesi) İstanbul-Kumbaba





[bisikletle]Türkiye: Safranbolu’da Zaman (İstanbul-Safranbolu)

İstanbul-Kumbaba = 78,68 km
Kumbaba–Ağva = 34,36 km
Ağva–Kumcağız = 52,12 km
Akçakoca-Ereğli = 47,84 km
Ereğli-Devrek = 66,59 km

Genel Toplam = 507,46 km