22 Temmuz 2016

[bisikletle]Türkiye: Safranbolu’da Zaman (Maden Deresi-Akçakoca)

6 Temmuz 2016, Çarşamba  / Maden Deresi - Akçakoca, 41 km. ( 5. gün)

Kuş cıvıltıları içinde uyanıyoruz. Bir senfoni adeta, etrafa perde perde yayılıyor. Birbirleriyle  haberleşiyorlar. Gece geçen 1-2 araba dışında ses yoktu. Ormanın serinliği iyi geldi. Yağmur için önlem aldık ama yağmadı. 7.40 gibi çadırdan çıkıyoruz.

Hava kapalı, acaba yağar mı? Gene yağmurlukları takıyorum çantalara, kendiminkileri de bagajın üzerinde hazır tutuyorum. Neme lazım. Sabah ihtiyaçlarını tamamlayıp 2 bardak çay ve peynir ekmekle az bir açlığımızı bastırıp kamp alanından ayrılıyoruz. Saatler 9’u göstermekte. Bugün Akçakoca’ya gideceğiz, yaklaşık 50 km olmalı.

Bizi anayola bağlayacak 9 km’lik orman yolunu pedallıyoruz. Daha çok iniş olduğundan rahatız. Sabah sabah pikniğe gelenler başlamış bile. Bunlar herhalde yer tutmak üzere bu kadar erken geliyor olmalılar. Soner Bey de yeni gelmekte. Karşılaşmak iyi oldu, vedalaşıyoruz böylecene.

Kocaali’den geçerek anayola bağlandık. Sağdan Akçakoca yönüne güvenlik şeridinden pedallıyoruz. Deniz manzaralı yol dümdüz, hızla kayıyor velespitler. Mis gibi serin rüzgar yüzümüze çarpmakta. Alabildiğine uzanan deniz, sonsuzda ufukla birleşiyor. Melenağzı’na geldiğimizde bir mola vermek üzere yer ararken, solda, camiden sonra gelen kıraathanenin arkasında muhteşem bir çayır var. Firuzan tarafından keşfiyle buraya yerleşiyor, gevşiyor, yayılıyor, bayram telefonlarımızı yapıyoruz. Melenağzı’nda tatlı su tuzlu su ile buluşuyor. Hem deniz hem nehir var. Çaycıya, acaba çadır kurabilir miydik sorumuza olumlu yanıt vermesi de ayrı bir güzellik. Yanda cami var, WC ihtiyacını da giderirsin demez mi?

Melenağzı köyü adını; Karadeniz’e dökülmekte olan Melen çayı ve bu çayın denize döküldüğü ağız kelimelerinin birleştirilmesi ile Melenağzı adını almıştır. Tarih içerisinde birçok siyasi insanı yetiştirmiş bir köydür. Köyde Gürcü gelenek ve görenekleri günümüzde de yaşatılmakta Gürcü dili kullanılmaktadır.

Bir saate yakın burada oyalandık, Akçakoca tahminden de yakın. 12.25’te tekrar selenin üzerine çıkıyoruz. Geride 24,3 km bırakmışız.

Yol Melenağzı’ndan sonra tek şeride indi, daraldı. Bayram trafiği de kendini daha fazla belli ediyor. Arabalar daha yakın geçmekteler. Meyveciden alınan elma ve armutla devam ediyoruz. Karaburun’a kadar düz gelen yol artık tırmanmaya başlıyor. % 11 diye yazsa da dönemeçlerde 16-17’yi görüyoruz. Trafik de hızlı akmakta. Bu durumdan [e] desteğiyle hızla kaçmaya çalışıyoruz.

Melenağzı sonrası hemen kampingler geldi, ilki Palanın Yeri, sonra Esentepe’de Giritli Kamping, hemen denizin önü Hello Kamping, Tatil Köyü, Demir Pansiyon, Paşalar plajında Güleryüz Kamping... Konaklama ve lokantalar bolca. Ortalıkta dolananlar da.

İnişler ve çıkışlarla geçilen bir bölge. Tahirli sapağına geldiğimizde [e]’nin ilk çentiği de kayboluyor, 34. km/13.00.

Hava biraz açtı, neyse ki güneş öyle kavurucu değil. Melenağzı’nda yağmurlukları sökmüştüm. Tırmanma şeridi biraz olsun trafiği rahatlatıyor. Sağdaki çeşmede yapılan bir su takviyesi ve hızla Akçakoca’ya inmekteyiz. Soldan şehir merkezine giriş. 50 yıl önceki Akçakoca’yla bir ilişkisi kalmamış. Herhalde yani! Ankara’da oturduğumuz günlerde babam bizi, aileyi sıkça buraya getirirdi. Hatırladığım çok hikaye var. Hatta bir keresinde boğulma tehlikesi bile atlatmıştım burada. Tatlı dostlar da edinmiştik, Terzi Sedat hep konuşulurdu, adı geçerdi evde.

İlçenin içinden geçerken "Mahalle ve Yöresel Tatlar" şeklinde bir bez afiş dikkatimizi çekiyor. Sorduğumuz vatandaş bize ‘Mahalle’yi öneriyor, gidin görün, güzel şeyler var diyor. Bizim de ilgimizi çekiyor söyledikleri. Hafif bir tırmanışla çıkıyoruz. [e]’ler olmasa hayatta anayoldan ayrılıp yokuşu tırman sonra geri gel, yapmazdım. Hatta Maden Deresi’ne de 9 km girip kamp kurup ertesi gün 9 km inip, 18 km’yi git-gel yapacağımı düşünemiyorum. Ama şimdi her şey değişti. Üşengeçlik, tembellik kalktı. [e]’nin böyle ayrı bir güzelliği oldu turlara.

Harika bir yer, sağdaki fırından makarnalık simit alıyoruz. Bunlar sert halkalar. Makarna gibi suda haşlanıp yeniliyormuş (Kastamonu Simit Tiridi). Sonra geldiğimiz çarşıya girmeden bisikletleri kenara park edip yürüyerek dolaşıyor, mısır ekmeği, sepet peyniri alıyor, Osmanlı Mancarlı Pide Evi’nde ayran, Mancarlı Pide (dedikleri bir çeşit gözleme), Melengüççeği Tatlısı ve çay eşliğinde yan masadaki beyle (Özcan Bey, Em. Dnz. Alb.) tanışıyor, sokak köpekleri, veteriner, Çanakkale, Akçakoca..., geceleme işi de Hamburg Kamping’de, bizim adımıza arayan ‘Kaymakam’ Osman Bey sayesinde 40 liradan çözülüyor. Pide yediğimiz aile işletmesinde vaktiyle TIR şoförlüğü yapmış olan Osman Beyin ve Gaziye Hanımın sıcak ilgisini de söylemeden geçemeyeceğim.

Melengüçceği Tatlısı Orta Asya Türklerinden gelmektedir. 700 yıllık bir öz geçmişi bulunmakla beraber Akçakoca’da yaşayan Manav Türkleri tarafından geleneksel hali korunarak yapılmaktadır. Orta Asya Türkleri Melen ovalarında yetişen manda kaymağını kızartıp tortu (dartı) haline getirdikten sonra hamurun içine sürüp tükettikleri için Melengüçceği adını almıştır. Melengüçceği tatlısını ister kuru, ister şeker ya da kestane balıyla ballayarak deneyebilirsiniz. Akçakoca dağ çileği reçeli ile farklı bir aroma verildiği gibi soğuk dondurma ilavesi ile de tüketebilirsiniz.

Melengüçceği Tatlısı









Hamburg Kamp kale yolunda, Erol Bey tarafından işletiliyor. 70’li yıllarda Hamburg’da okumuş ve 90’larda burada kampı açmış. Disiplinli bir kişi. Çadırı kurduktan sonra Firuzan hemen kirlenmiş çamaşırlarımızı yıkıyor, duş alıp rahatlıyoruz. Biraz kampta vakit geçirdikten sonra yemeği yakındaki Gurme Restoranda yiyoruz. Yoğurtlu semiz otu+acılı ezme+haydari+patates kızartması+çoban salata+şakşuka=50 TL olarak giriyor. Kamp kafesinde içilen 2 sade kahve de 10 TL’den geçiyor.








Akşam, ‘Kaymakam’ Osman Bey ile eski Akçakoca, Terzi Sedat, köpek mamalarının en iyisi, en pahalısı, kamplar... gibi konuların üzerinden geçerek sürüyor. Akçakoca’da ilk kamp işini başlatmış 70’li yıllarda Osman Bey. İstanbul’dan doğru buraya gelirmiş o zaman hippiler diyor.

Akçakoca, Roma ve Bizans dönemlerinde Diapolis adıyla önemli bir liman ve ticaret merkezi olarak tanının ve 13. asırda Cenevizlilerin eline geçen bölge, Osmanlı Beyliği döneminde 1323 yılında Orhan Gazi’nin Lalası ve Akıncı Beylerden Akça Koca bey tarafından fethedilerek, Türklerin eline geçmiş ve günümüze kadar kesintisiz Türk egemenliği altında kalmıştır.

1862 yılına kadar Bolu Sancak Beyliği’ne bağlı bir Voyvodalık ve 1934 yılına kadar da Akçaşehir adıyla nahiye olan bölge, 1934 yılında da isim değişikliği yapılarak bölgenin fatihi Akçakoca Bey’in adını alarak Akçakoca ilçesi olmuştur.

Yarın Ereğli’ye geçeceğiz.









Maden Deresi –  Melenağzı - Akçakoca

Tur tarihi: 6 Temmuz 2016
Kat edilen mesafe: 41,59 km.
Ortalama hız: 14,2 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 2 sa. 55 dk., dışarıda geçen süre 5 sa. 43 dk.  
En yüksek sıcaklık 36 ˚C, en düşük 22 ˚C, ortalama 28,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 459 m., kaybı (iniş) 491 m.
En düşük irtifa 11 m., en yüksek 122 m.

Garmin yol bilgileri Maden Deresi-Akçakoca

Tur bilgisi: Maden Deresi’nden anayola kadar yokuş aşağı, sonra Melenağzı’na kadar dümdüz. Güvenlik şeridi var.  Melenağzı sonrası yol daralıyor ve Karaburun sonrası tırmanış başlıyor, Tahirli ayırımına kadar. Sonrası tırman şeridi  ve iniş.
Kamp: Hamburg Kamping, 0533-514 0672, Erol Özkök

Kamp, Antik Maden Deresi










































Melen Çayı


Melenağzı



Tatlı su ile tuzlu su buluşuyor, Melenağzı






Mahalle, Akçakoca









Osmanlı Mancarlı Pide Evi, Mahalle, Akçakoca


Erol Bey ile, Hamburg Kamping, Akçakoca



Gurme Restoran, Akçakoca





















6. gün (devamı) Akçakoca-Ereğli 4. gün (öncesi) Kumcağız-Karasu Maden Deresi





[bisikletle]Türkiye: Safranbolu’da Zaman (İstanbul-Safranbolu)

İstanbul-Kumbaba = 78,68 km
Kumbaba–Ağva = 34,36 km
Ağva–Kumcağız = 52,12 km
Akçakoca-Ereğli = 47,84 km
Ereğli-Devrek = 66,59 km


Genel Toplam = 507,46 km