5 Temmuz 2010

Çiftalan Onbirlisi




4tem gezimizi keyifli kılan ve katılan tüm arkadaşlara teşekkür ederiz, herşey harikaydı.

Bu sefer 11 kişi olduk, o nedenle turun adı “Çiftalan Onbirlisi” oldu. Pazar (04.07.10) sabahı 7:30’da Karaköy iskelesine vardığımızda Emin, Fügen2, Fahri, İlhan ve Aylin’i bekler bulduk. Kısa bir kucaklaşma ve hatır sorma sonrasında hemen yola çıkıp Galata Köprüsü üzerinden Eminönü’nden doğru Eyüp yönüne pedal basmaya başladık. Sabahın serinliği içimizdeki enerjiyi ortaya çıkardı ve yolların da nispeten boş olmasıyla tempolu ve sohbet içinde ikili-üçlü olarak Bilgi Üni.’den sonraki kavşaktan Kağıthane’ye döndük. Belki Tatlıses Petrol’den katılan olabilir diye bakındık ama bekleyen olmadığından yolumuza devam ederek Cendere yönüne doğru sürdük velespitlerimizi. Kimi son Almanya-Arjantin maçından söz ediyor, kimi Amerika-Türkiye farklılığını karşılaştırıyor, kimimiz de etraftaki güzelliklere dikkat çekerken, ne olduysa bir anlık dalgınlık sonucu Emin yoldaki çukuru fark edemeyip bisikletin üzerinden uçuveriyor. Ben öndeydim olayı tam göremedim ama yanında olanlar anlatıyorlar: Sanki hırçın bir atın süvarisini üzerinden atması gibi bisiklet Emin’i tepetaklak etmişti. Büyük geçmiş olsun, ciddi bir kazayı en hafifiyle atlattın. Çok daha beter olabilirdi. Tabii bu durum üzerine kenara çekildi ve ilk yardımdan sorumlu İlhan hemen çantasını çıkartarak gerekli müdaheleyi yaptı. Sıyrıklar temizlenip üstleri kapatıldı, şişiklere gerekli pomatlar sürüldükten sonra Emin’in devam edebileceğine karar verilip yolumuza döndük. Gerçekten yoldaki delikler trafik anarşistleri kadar tehlike oluşturuyorlar. Dönüşte Yıldız Parkı'nın civarında, düşsen kaybolacağın kadar büyük çukurları açık bırakılmış olarak gördük. Bir anlık dalgınlık bisiklet binişine ciddi bir ara verdirtir.

Daha dikkatlice Cendere yolundan Kemerburgaz’a vardık. Böreklerimizi alıp çayevindeki yerimize oturup kahvaltıya geçtik. Emin ve Fügen2 de domates, peynir ve kavun ilave ederek müthiş bir ziyafet çektik. Biz bu şekilde oyalanırken birden Vedat’ın görünmesi büyük bir sürpriz oldu. Az sonra da Yasin ortaya çıkınca anladık ki sürpriz hazırlamışlar bize. Gerçi Yasin %95 diyordu ama Vedat hiç ses çıkarmamıştı. Onlar da masadaki yerlerini alıp limonata, çay kah-kah kih-kih yaparken bir telefon çaldı ve Gökhan3 ile Recep’in de yakınlarda olduğunun, bize yolda yetişecekleri haberinin gelmesiyle sayımız 11’e çıktı. Yani bir futbol maçına çıkabilirdik.


Hadi artık diyerek K.burgaz’dan ayrılıp Çiftalan yoluna saptık. Zaten Gökhan3 ve Recep'in de bizi yakalamaları uzun sürmedi ve 11’li olarak bastık pedallara çıktık indik, tozu toprağı yuttuk. Çünkü yol iyicene perişan olmuş, gelen geçen araçlar bir hayli toz kaldırıyordu. Ama ormanlık olması neşemizi kaçırtmadı ve birazdan Çiftalan göründü. Şöyle güzelce bir yokuştan kendini bırakır ve az bir tırmanışla da köye girersin. Ama telsiz anonsuyla lastik patlağı haberi grubu ikiye böldü. İleride olanlar köye girdiler, geridekiler tamirat işiyle meşgul oldular. Emin’in arka tekeri patlamıştı ve yanlarına vardığımda İlhan meseleyi çözmüştü bile. Lastik çok eskimiş olduğundan neredeyse hamur kıvamındaydı. Levye falan gerek olmadan sökülüp takılıyordu. İlhan bunu ilk molada ön ile değiştirmenin doğru olacağını söylüyordu. Nitekim Gümüşdere’de durum daha net ortaya çıkacaktı.


Bu işler de bittikten sonra köye doğru hareket ettik. Girişteki erikler ve dutlar toplandı ve enerjiyi tamamlamak ve yorgunluğu atmak için soda-ayran karışımları eşliğinde Çiftalan’daki molamız sonrasında Gökhan3’ün önerisiyle patika yoldan geçerek Kısırkaya’ya giden kömür ocaklarının yoluna bağlanma fikri itiraz veya kabul arasında kalınarak, kabul = macera‘dır diyerek düştük tekrar yollara. Tabii ustalık ve cesaret burada açıkça belli oldu. Tamamen yağmurdan yoğrulmuş yol bile demek mümkün olmayan, 4x4’lerin eğitim pisti olarak kullandıkları %22’lik bir yokuşu ancak elimde sürerek inebildim. Ben değil çoğumuz bu şekilde indik. Ne var ki sonrasında çok güzel göletler, inek ve manda sürülerinin arasından geçen yolumuz daha sonra piknikçiler, denizciler yanından sıyrılarak Kısırkaya yoluna bağlandı. Burada 2 seçenek vardı; deniz istenirse sola Kısırkaya’ya, yemek istenirse sağa Gümüşdere’ye sapılacaktı. Galiba midenin o an çıkardığı zil sesi ağır bastı ve oybirliğiyle yemek seçildi. Gümüşdere uzak değildi ve az sonra köykahvesindeki masada oturuyorduk bile.

Kimimiz etrafta lokanta aradı, bulunca oraya yerleşti (Fügen2 ve Fahri), kalanımız da yanımızdakilere ilave yaparak müthiş bir sofra donattı. Firuzan koca bir karpuzu hemencecik dilimlere bölerek ikramlara başladı. İlhan nefis bir beyazpeyniri masaya koydu, Emin K.burgaz’dan taşıdığı domates, hıyar ve peyniri ortaya çıkarınca tek eksiğimiz ekmek kaldı. Onu da Recep yandaki fırından tamamlayınca, hem de taptaze, yumulduk yiyeceklere. Çaylar, kolalar falan derken acıkmışız herhalde ki birşey kalmadı masada. Derken 2 bisikletli arkadaş da katılınca, tesadüf buralardan geçiyorlarmış, büyük bir bisikletli camiası Gümüşdere’yi kuşatmış oldu.


Sohbet bisiklet, yol, güzergah batar mı batmaz mı, suyun var mı vs derken Emin’in arka lastiğinin inik haberiyle tekrar lastik tamiri işine girişildi. Önce ön arka değişikliği yapıldı, sonra yamandı, tutmadı tekrar falan derken çok oyalanmamız Aylin’in bir yemeğe yetişmesi nedeni aramızdan ayrılmasını gerektirdi. Aylin’i yolcu ettikten sonra Recep ve Gökhan3’de denize girmek için Kısırkaya’ya dönünce, Emin de düşüş sonrası sızlayan yaralarının artık bazı fonksiyonlarını zorlaştırıp arabayla gitme kararı vermesiyle 7’li olarak dönüşe geçtik.


Uskumruköy, Zekeriyaköy ve Maden’den Sarıyer’e inmemiz ve sonrasında boğaz trafiğinde slalomlamamız sonucu kendimizi Emirgan’a atabildik. Son bir molayı da burada vererek, meşrubat fiyatlarının 3-4 kat katlanmasına kafayı takarak, köylerin güzelliliğiyle şehirlerin pahalılığı arasında kalarak Rumelihisarı’nda Vedat, Yasin ve Fügen2’den ayrılıp İlhan’la Beşiktaş’a kadar pedallayıp, onun da Üsküdar’a geçmesiyle biz Firuzan’la Akaretler’i tırmanıp eve vardığımızda saatler 10’a geliyordu. Yol 101 km tutmuş, ortalama 14,4 km hızla 7 saat pedal basmışız.

İlk defa pedalladığımız Aylin'in samimiyeti, Emin'in hayat dolu sohbetleri, Fügen2'nin iyimserliği, Fahri'nin hemşeriliği, Gökhan3 ve Recep'in maceraları, Vedat'ın esprileri, Yasin'in sakinliği, İlhan'ın yardımseverliği ve sayılmayan diğer şeylerle dolu bir gezi oldu.


Bundan fazlası can sağlığı diyerek bir sonraki gezinin hayalleriyle buluşmaya başladık bile.


Yol: Nışantaşı > Karaköy > Eminönü > Eyüp > Kağıthane > Kemerburgaz > Çiftalan > Kısıkaya > Gümüşdere > Uskumruköy > Zekeriyaköy > Sarıyer > Beşiktaş > N.taşı (101 km)


İlginizi çekebilir: Kemerburgaz-Pas Çözücü