2 Eylül 2010

[bisikletle]Türkiye: Iğdır-Kars-İstanbul

7 Ağustos 2010, Cumartesi / Iğdır – Kars (otobüsle)

Bugün 11’de otobüsle Kars’a gidiyoruz. Bisikletleri de koyacağımızdan vakitlice gidelim dedik. Ancak kahvaltı falan derken gene de çıkmamız 9:15 oldu.

Bisikletin ön tekerinin incecik olması çok garibime gidiyor. Sanki bir şey olacakmış gibi bir düşüncedeyim. O nedenle temkinli basıyorum pedala. Terminal 8 km kadar uzakta. Aralık’a gittiğimiz rota üzerinde. Yolu biliyoruz.

Hava çok güzel. Zamanında terminale vardık (9:45). Ancak ne var ki Iğdır’lı Turizm’in otobüsü daha gelmediği gibi bir de gecikmesi varmış. İşte şimdi çattık. Bakalım ne kadar sürecek bu bekleme?

Bisikletleri gölge bir yere dayayıp duvarın dibine oturduk. Bizim gibi başkaları da vardı bekleyen. Kimileri aynı kimileri başka otobüsü. Soğuk betona karşın karton parçalarını minder ettik kıçımıza. Susuzluğa karşı birer soda alıp zamanın geçmesini bekledik. Sonra yolun karşısından kilosu 50 krş.’a bir karpuz aldık. Tamamını bitiremeden kalktık. Çünkü otobüs geliyor sanmıştık. Ne var ki 1 saat geçmesine rağmen halen otobüs yoktu ortalıkta. Ara sıra bankoya gidip soruyorum. Hatta biraz da ortalığı ayağa kaldırmaya, hareketlendirmeye çalışıyorum. Her seferinde yeni bir hikaye, yeni bir saat söyleniyor.

Neyse, bekle babam bekle derken sonunda bizi götürecek otobüs dakikası dakikasına saat 11:48’de geldi. Fazla da yolcusu olmadığından bisikletleri yerleştirmek kolay oldu. Aynen koyduk bagaja.






Iğdır’dan çıkmadan yakıt dolduruldu otobüse. Birazdan muavin ve şoförün telefon görüşmelerinden anlaşıldı ki Kars yolcularına bir iyilik düşünmekteler. Bizi Kağızman’dan aktarmayla yollama fikrindeler. Otobüsteki bir Azeri hanım buna şiddetle karşı çıktı. Hatta bilet parası yüzünden ciddi bir tartışma başladı, şoförle bu yolcu arasında. Sonunda baktık ki, çıkarımız gereği biz de konuya dahil olmalıyız, aracın Kars’a gitmesi için bastırdık ve başarılı olduk. 2 saatlik bir yolculuk sonrası Kars otobüs garajındaydık (13:55).

Şehre giden yolu ve otelin yerini bildiğimizden kolaylıkla yönümüzü bulduk. Büyük Anadolu Oteli’nde kalacaktık bu gece. Yarın da zaten 18’de Doğu Ekspresi bizi İstanbul’a taşıyacaktı.
Güzel bir sürprizle otel girişinde İlhan Koçulu’yla karşılaştık. Belçikalı misafirlerini almış köye götürmek üzereydi. Garajdan beri hafif çiseleyen yağmur aniden bastırınca alelacele bisikletleri kapalı bir yere kaçırıp resepsiyonistle gecesi 30- TL’den anlaştık. Aslında 40 da, bize İlhan Bey indirimi yaptılar :) Kendisiyle de bu telaşta fazla konuşamadık ama Iğdır’dan istediği limon kekiğini teslim ettik.

Odaya eşyaları çıkarttıktan sonra bir şeyler yemek için karşıdaki Kristal Restoran’a, Tahsin Bey’e gittik. Ne güzeldi tanıdık olmak. Bu Kars’a üçüncü gelişimiz bir ay içinde. Buralı olmuştuk. Çoğu yerini biliyorduk. Bir de ayrılmadan peynir işi vardı, halletmemiz gereken. İlhan Bey’in tavsiyesi üzerine peyniri Kale Ticaret’ten alacaktık. Dükkan da uzakta değildi. Otelin yanı başında. Durumu bir görüşmek için uğradığımızda Seyfet Bey ile fiyat, kalite ve kargo konusunu konuştuk. Sorun yoktu, defalarca yapmışlardı. Gravyerin kilosu 30, eski kaşar 13, çeçil 10 liraydı. Bal, yağ da vardı ama peynirler bize yeterdi. Kargo ise 20 kg’ya kadar 10 lira tutuyordu. Miktarları belirleyip ATM’den para çekmek için ayrıldık.

Yol üzerinde girdiğimiz Kelepir Kitaplık’ta Sinan Bey yaptığımız sohbette Kars’ın iklim değişikliğinden, kışların artık eskisi kadar soğuk olmadığından söz etti. Orada bulunduğumuz sırada başkalarının da uğrayıp kitap almalarına sevindik. Firuzan da trende okumak için Murathan Mungan’ın bir romanını indirimli aldı.

Methini duyduğumuz “haşıl” yemeğini tatmak için “Hanımeli’nden”in sahibesi Dilek Hanım’a uğrayıp ertesi güne sipariş verdik. Bu yemeğin taze yapılması gerekiyormuş. Yerel yemekleri tatmak için doğru adreslerden biri burası. Özellikle reyhanlı içeceğinden tatmanızı tavsiye ederiz. İsmi de ayrı güzel: Reyhane.




 

Gazete alıp biraz dinlenmek ve biraz da haberlere göz atmak için öğretmenevine gittik. 2’şer kahve ve soda ile küçük bir suya 6 lira verdik. Garsonlar iyi hizmet veriyorlar. Laubali olmadan sizinle sohbet de ediyorlar.

Ağaçların bol olduğu bir bahçeye yayılmış masalar, sohbet eden gençler. Oyun bahçesinde çocuklar, yemek yiyen gruplar. Kars’ın keyifli mekanlarından biri, öğretmenevi.

Hemen yakınında kurulu pazara dalıp yarınki yolculuğumuz için alış veriş yapıyoruz: resim gibi üzümler, kıpkırmızı domatesler, hıyarlar, mürdüm erikleri, yeşil biber çeşitleri... Bizi pazarda en çok sevindiren ise antik kavılca buğdayını bulmamız oldu.

Kars içinde tur atmaya devam edip sonunda Nazar Cafe & Kars Köyevi’nde akşam yemeğine oturduk (19:20). Geçen gelişimizde henüz açılmamış olan burada yöresel yemekler de yapılacaktı. Kesme aşı bunlardan biriydi ve tabii biz de tatmak istiyorduk. Siparişimizi verip sokaktaki masalardan birinde yerimizi aldık.

Hava da hafiften kararmaya başladı. Sokakları güzel bir ışık kapladı. Bir kaç resim aldım. Birazdan siparişlerimiz de geldi: menemen, kesme aşı ile ikramları olan karışık meze tabağı ve salata. 9 lira bırakıp teşekkür ederek ayrıldık.

Yemek sonrası yediklerimizi eritmek için biraz yürüdükten sonra otele dönüp günümüzü sonlandırdık.





Iğdır - Otobüs Terminali
Uzaklık: 9,6 km
Süre: 39'
Ortalama hız: 17,8 km/h
Rakım: 851 m
Hava sıcaklığı: 26 – 37 °C


8 Ağustos 2010, Pazar / Kars – İstanbul (Doğu Ekspresi)

Kahvaltımızı 9:45’de otelin avlusunda yapıyoruz. Güneşli bir gün ama gölgede serin bir hava var. Avluda kalabalık bir film ekibi bizden önce kahvaltıya başlamış. Gülüşmeler kahkahalar duvarlarda yankılanıyor.

Peynir siparişini vermek için Kale Ticaret’e uğradık. Peynir siparişimizi verip kargonun içine pazardan aldığımızı kavılca ve yarma buğdayı da bırakıyoruz, taşımaktansa.

Yol üzerinde Dilek Hanım’a rastlıyoruz. Yemeğe 2’de gelin diyor. Biz de bu arada gazetelerimizle gene öğretmenevine yerleşiyoruz. Burasını çok sevdik.

Hava Kars’ta değişken. Ummadık bir anda yağmur inebiliyor. Nitekim kararan gökyüzünden yağmur da geldi. Yemek sırasında bayağı indirdi.

Dilek Hanım masamıza merakla beklediğimiz yemeği getiriyor: haşıl, diğer adıyla ırgat aşı. Kolay hazırlandığından bu isim verilmiş. Yanında söğüş domates ve salatalık. Bir de reyhane. Tabii çaysız kalkılmazdı sofradan. 15 lira tutuyor yediklerimiz.

Haşıl: Tencerede yumuşayıncaya kadar suyla pişirilen haşıllık buğday bir tabağa alınır. Ortasına, kaşık yardımıyla açılan çukura sarımsaklı (-sız) yoğurt koyulur. Üzerine de erimiş kızdırılmış yağı gezdirip sıcakken servis edilir.

Saat üç buçuk olmuştu. Çıkıp sokak aralarında dolanıyor, değişik tabelaların, imla hatalarının fotoğraflarını çekiyoruz. Derken güzel bir sürpriz oluyor. Haydar Bey’e rastlıyoruz. Bu kadar olur. Yanında kardeşi ve Kars Ziraat Bankası Müdürü Metin Bey’le birlikte İstihkam Çayevi’ne gidiyoruz. Irmak kenarında güzel bir çay bahçesi. Nargile de servis ediyorlar. Haydar Bey’e rastlamak çok sevindirdi bizi. Çok değerli bir dostluğumuz olmuştu Iğdır’da. Buradan kendisine tekrar teşekkür etmek isteriz, gösterdiği yakın ilgiye. Çabalarının sonuçlarını öğrenmeyi merakla bekliyoruz.

Artık yolcu yolunda gerek diyerek bu değerli insanlara veda edip trene yetişmek için 16:15 de ayrıldık. Otelden eşyaları yükleyip gar yolunu tuttuk. Biletlerimiz gar müdür yardımcısı Alaattin Bey’deydi. Vedalaşmak ve teşekkür etmek için uğradığımızda her zamanki samimi dostluğu bizi bir kere daha mutlu etti. Burada kaldığımız müddetçe her konuda yardımcı oldu.

Tren gelmiş hazır bekliyordu. Kondüktörün kapıları açmasını beklerken bir bisikletlinin gelişi bizi merakta bıraktı. Çantaları falan doluydu, belli ki turcu. O da bizi görünce sevinmiş olmalı ki Almanca konuşmaya başladı. Kısa zamanda tanışıp dost olduk. Arno, Hamburg’dandı ve 6 haftadır Türkiye’de turluyordu. İstanbul’dan çıkıp Karadeniz boyunca ilerlemiş ve Kars’a gelmiş. Şimdi geri dönüyordu.

Çantaları kompartımana yerleştirdikten sonra bisikletlerin furgona yerleştirilmesi işi vardı. Bu sefer 3 bisiklet konulacaktı. Birbirimize yardım ederek sabitledik velespitleri. Ücret konusu farklılık gösterdi, 18,5 liradan taşındı bu sefer. İşte gelirken mesafe yanlış hesaplanmış vs. vs... Ne diyeceksin ki! İtiraz edebileceğin bir dayanak yok ki.

Arno’nun bileti kuşetliydi. Kompartımanımızda biraz yayılıp sonra yemekli vagonunda buluştuk. Gezilerimizi, yaşadıklarımızı paylaşmakla başladık, işimiz gücümüz, müzik, sinema derken iyicene kaynaştık. Öğretmendi memleketinde. Türkiye’yi öylesine sevmiş ki “tekrar ve tekrar geleceğim” diyordu. Aslında bunları işitmek bize de keyif verdi. Hani çocuğunuzdan iyi söz edilince sevinirsiniz ya.




 
 
 




9 Ağustos 2010, Pazartesi / Doğu Ekspresi

Gece rahat geçti bizim için kompartımanda. Arno’nun da fazla şikayeti yoktu. Tek sorun yanındaki yolcunun kucağında çocuk olması. Rahat etsinler diye yerini vermeye hazırdı. Bu gece çözüm olarak yemekli vagonunda masanın altında, tulumda yatmak istiyordu. Sorduk memura, “Olabilir” deyince Arno tulumuyla buraya taşındı.

Dönüşümüz, gelişimiz gibi şehirlerde 15 - 20 dk., küçük istasyonlarda kısa durarak geçti. Kayseri’de inip simit almak için istasyon dışına çıktığımızda 3 yabancı turcu daha gördük. Yola çıkmak üzere hazırlanıyorlardı. Etrafı seyrederek, yanımızdakileri tüketerek tıngır mıngır İstanbul’a yaklaşıyorduk. Bu sefer kompartımanımız daha yeniydi. Buzdolabı soğutuyordu, hatta öylesine ki her şey dondu. Domatesler, hıyarlar falan buz kesti.
 



10 Ağustos 2010, Salı / İstanbul

Öğlen 12’ye doğru Haydarpaşa garına girdi trenimiz. Toparlanıp bisikletleri almak gene bir yarım saat sürdü. Ardından hep beraber Kadıköy’e pedallayıp Karaköy’e geçtik gemiyle. Sonra Dolmabahçe’de Arno’dan ayrılıp eve varmamız 14 oldu. Güzel bir gezinin duyguları üzerimizdeydi. 4 haftalık bir yolculukla ülkemizin doğusunu biraz olsun keşfetmiştik. 877 km yolu 65 saatte pedallamıştık. Tabii daha görülecek çok fazla yer vardı. Şimdiden oraların hayalini kurmaya başladık bile.


Kars – Ardahan – Iğdır
Gidilen yol: 877 km
Pedallanan süre: 65 saat
Gezi tarihi: 13 Temmuz – 10 Ağustos 2010

Rota: İstanbul (tren) - Kars – Ani – Akyaka – Kuyucuk - Arpaçay – Çıldır – Aktaş Gölü – Damal – Posof – Ardahan – Ardahan köyleri – Göle – Boğatepe – Kars – Digor – Halıkışla – Tuzluca – Iğdır – Aralık, Şark Çiftliği – Yenidoğan (Ahura) – Iğdır (otobüs) – Kars (tren) - İstanbul