9 Haziran 2016

[bisikletle]Türkiye: Güney (İzmit–Geyve)

11 Mayıs 2016 Çarşamba / İzmit – Geyve, 67 km. (2. gün)

Dün, yanımdaki kart okuyucu çalışmadı. O nedenle fotoları aktaramadım bilgisayara (BS). Bugün 7’de uyanıp biraz tembellik sonrası eşyaları toplayıp 9 gibi kahvaltıya indim. Açık büfede bildiğimiz malzemeler vardı; peynir, domates, hıyar, zeytin, yumurta gibi şeyler. Güzelce karnımı doyurup dün gördüğüm ElectroPoint’a gitmek oluyor ilk işim. Maalesef açılışı 10’daymış, daha 20 dakikası var. Bir de şu Apple mağazasına bakayım. Aaa, onlar da taşınma halindeler, bulamıyorlar aradığımı. Zaten 55 lira da çok olurdu bulsalardı. Kart okuyucular epey ucuzladı. Bu arada vakit de geçiyor ve E.Point’a tekrar uğruyorum, açılmış. Ama onlarda da kalmamış. Hoppala! Bana Ncity’deki MediaMarkt’ın yol tarifini veriyorlar. Orada bulurmuşum.

EÖ’ye dönerken Etnografya Müzesi önünden geçiyorum. Bisikletle uğramak düşüncesindeydim ama hazır gelmişken gireyim. Yuva çocuklarını getirmişler, içerisi bir curcuna. Bebelerin oyun parkına dönmüş. Şöyle ağız tadıyla gezemiyor, kısa kesip çıkıyorum. Tarihi Gar Binaları kompleksi içerisinde yer alan müzede Paleolitik, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserler sergilenmekte.

Ve nihayet velespiti yükleyip tarif edilen alt yoldan Sakarya yönüne pedallıyorum. Hava bugün güneşli, dünden çok sıcak. Kolları çıkartıyorum, bafı da takmıyorum. Bu yol iyiymiş. E.Point’daki kızın tarifi. Gereksiz otoyol trafiği yaşamazsınız demişti. Haklıymış. Ncity’e de geldim bile. Bisiyi nereye koyarsın? Taksici sorumluluk almam diyor, yıkamacı uzakta yer gösteriyor, girişteki güvenlikçi yassah diyor... Öff sıkıldım, bırakırım taksicinin önüne, girerim AVM’ye, 20 liraya yeni bir kart okuyucu alıp dönerim.

Yol düz, zorlamadan sürüyor. Solumda E5 akmakta, arada demiryolu var. Fazla trafiğimiz yok. Bazı yerlerde asfalt çatlamış, aşınmış ama sıkıntı vermiyor. Aynayla arkayı kollayıp gerektiğinde ortalarda sürüyorum. Bir ayrıma geldim. Şimdi nereden gideceğim. Pek de levha yok. Köşedeki manavımsı yerden bilgi alayım. Bisikletli çocuk tarif veriyor.

Ve o tarifle devam ediyorum. E5’in üzerinden geçip bir muhite ulaştım. Şimdi nereden? Gözlerim akıllı birisini aramakta. Arabaya binmekte olan bey bana yolu tarif ediyor: “E5’e çıkıp 1-2 km sonra Sapanca diye sağdan ayrıl ve Maşukiye’yi falan geçerek devam et”.

Aynen yapıyorum. E5 haliyle kalabalık, neredeyse iç yol durumuna gelmiş. Minibüsler, durakta bekleyenler, koşuşturanlar... falan filan durumları. Bir Sapanca ayrımı geliyor, ama bu olamaz, TEM çıkışı bu! Zaten bisiklet giremez işareti de var. Kenardaki TIR şoförü doğru yolu tarif ediyor. 250 m sonra bir Sapanca ayrımı daha geliyormuş.

Fındıklı geçildi, Kartepe burası. Sağda karın doyuracak bir yığın yer. Düğün salonu, kayak malzemesi satıcıları, ders verenler vs... oldukça kalabalık bir bölge. İlk yolu tarif eden bey geçti yanımdan, selam verip az ileride durdu. Beni Maşukiye’deki gözleme evine davet ediyor, gel karnını doyurayım diyor. Ne ince düşünce. Ama biraz tepelerdeymiş yeri, alabalıkçıların orada. 1 km kadar tırmanmak, sonra da tok karınla binmek?! Bir kere yapmış, bin pişman olmuştum. Tüm tempoyu yitirmiştim. “Çok teşekkür ederim teklifinize, ama boş mideyle daha rahat biniliyor, yola devam edeyim, en iyisi”

Şimdi geçtiğim bölge daha kaliteli, villalar, oteller falan, daha üst sınıftan gözüküyor. Maşukiye’de piknik alanları var, köfte ve alabalık lokantaları bolca. Sağda solda kiraz satıcıları. Birine yanaşıp soruyorum, 10 lira kilosu! Uff anam!!! Biraz afalladım doğrusu. Ama teyze bana 2 avuç ikram ediyor. Evinin bahçesindenmiş. Güzel ama tadı.

Sağdan bir çıkış var, ‘Çatalkaya Vadisi Trekking Parkuru’ diye. Burası Yanıkdere’nin Sapanca Gölü’ne yolculuğu sonucu oluşmuş bir vadiymiş. Genişçe bir piknik alanı ve yürüyüş yolları olan. Yanıkköy sınırları içinde. 2-3 km kadar çıkmak gerekiyormuş... Fıs fıs kulağıma fısıldıyor arkamdaki :))

Ve geliyorum Acısu’ya. Bir an yönümü şaşırdım (okun yönünü yanlış görmüşüm), bilgi almak için sorduğum kişi Hasan Bey. Çay içiyoruz birlikte. Emekli, 16 yıl bir fabrikada bekçilik yapmış. 58 doğumlu olduğu çıkıyor. Laflarken gene gözlemeci bey çıkagelmesin. Herkes birbirini tanıyor burada. Tesadüfün dik alası bu olsa.

Vedalaşıp yola devam. Tepebaşı burası, şık bir yer. Lüks oteller etrafta. Arapça levhalar buraya Arapların da geldiğini gösteriyor. Saat da 13 olmuş, 30 km’yi geride kalmış. Ve Kırkpınar, Mahmudiye geçiliyor.

Bu şekilde Sapanca’yı buluyorum. Buraya kadar yol düzdü. Sıkıntı yok. Rahat bir yol. Sapanca’ya gelirken solda ‘Bisiklet Tamircisi’ yazan bir yer dikkatimi çekti. Resmini çekemedim, duramadım da.

Sapanca’yı az geçip sağdan Akçay’a sap demişti Hasan Bey. “3. ışıklar, sağda kaportacı göreceksin. Boşuna Adapazarı’na kadar girme.” Ben de yolu çıkartırken burayı işaretlemiştim. Hipotenüs olarak.

Şimdi ara yollardayım. Saptım Akçay’a, dediği yerden. Sakin buraları. Yol idare eder, yani yer yer bozuk ama ortada asfaltlı bölüm çıkıyor. Pek de fazla yön levhası yok. Acaba doğru yolda mıyım? Şu geçen arabaya sorayım. Doğruymuş ama önünüzde sıkı bir rampa var lafı beni biraz ürkütüyor. Göreceğiz. Bu gezinin bir amacı da [e]’nin performansını görmek değil mi?

Yolun devamı buradaki köylere gidiyor; Şükriye, Fevziye, İlmiye, Memnuniye, İkramiye... Bir de Soğucak Yaylası’na. 1100 metre rakımda 900 dönümlük bir alan. Off-Road’cuların favori mekanı. Ayriyeten temmuz ayında düzenlenen yayla şenlikleri ile de ünlü... Gene arkamdaki fısıldıyor :))

[e], 37,9 km’de ilk çentiği bitirdi.

Rampa sıkıymış, 3 km kadar tırmandım. Başı idare eder ama sımsıkı bir bölümü var ki [e]’yi maksimuma aldığım halde S yapmak zorunda kaldım. Bir ara dursam mı diye düşünmedim değil. Ama çıktım, 250 metreye. Yani 200 m yükseliverdim kısa bir mesafede. Ohh, içim rahatlıyor. [e] bir sınavı geçti. Nefesleniyorum. Kalan kirazların tadı daha da güzel geliyor :)) Geçen kamyon, bundan sonrası iniş ve düz diye bir müjde veriyor. Ben de ona bir kaç kiraz.

Saatler 14’ü gösteriyor. Evet, güzel bir yokuştan iniyorum. Bir hayli uzun. Sağımda akan derenin sesi ve havanın temizliği içimi sevindiriyor. Her yer yeşil. Gökyüzü masmavi. Solda piknik alanları geliyor ve evler başlıyor, yan yana. 2 ihtiyar gölgede oturmaktalar. Yanlarına çağırıyorlar. Selamlaştıktan sonra buranın Akçay olduğunu öğreniyorum. Dere de Akçay Deresi’ymiş. İstanbulluların burada, tepedeki civar köylerde bayağı evleri varmış. Amca Artvinli ama çok uzundur burada yaşıyor. Solumuzda 1 ay önce yanmış bir tekstil fabrikası. Amca da orada bekçiymiş. Etrafta 3-4 köpek yavrusu. 10 taneden sağ kalan bunlar diyor. Ben sohbetteyken bir tanesi az kalsın eziliyordu. Bir şekilde arabanın altında kaldı, bağıra bağıra fırladı tekerin altından. Neyse ki ezilmedi.

Akçay’a kadar 45 km gelmişim. Geyve’ye, EÖ’ye telefon edip yer ayırtmam lazım. Yolda kıraathane arıyorum ama yok. Bir sıra mermer ocakları var kenarda. Dağlar yarılmış. Kamyonlar geçiyor tozutarak. Ve E5’e yaklaşıyorum. Biraz gene yön şaşırmaca, TIR servisinden alınan bilgiyle otoyola geçiş.

Tırcılardan bir ilgi ki sormayın. Selfiler çekiliyor, feysbuka atılıyor. Övgüler bana. Neredeyse omuzlarına alacaklar :))

Şimdi E5 üzerindeyim. Sağda geniş bir güvenlik şeridi. Sıkıntı yok. Ama ses fazlasıyla var. Devamlı araç akıyor. Fakat yol hep iniş. Hiç çıkmadım. Çok rahat o nedenle. Basmasan bile gidiyor velespit. Giriyorum benzinciye. Bir aysti, bir su takviyesi ve istasyondakilerle sohbet. Kamyon Antalya’ya fındık kabuğu taşıyor, 22 ton. İstasyoncu Karacam köyünde kahve var bilgisini veriyor. Şu telefonu bir an önce yapmalıyım. Yerimi garantiye almalıyım...

Karacam sapağına girdim ama kahve mahve yok. Fazla da aranmak yerine durup Geyve’yi arıyorum. Oda kapatma 40 TL. Ayırın lütfen. Akşamüstü geleceğim.

Tekrar E5’teyim. Şimdi sağda kahve-lokanta falan geliyor ama ben üst yoldan çoktan ayrılmış oldum.

Bu şekilde otoyolda 12-13 km kadar gidip Geyve ayrımına geldim (62,5 km). Köprüden, E5 üzerinden geçip karşıdan esen rüzgara, Geyve’ye doğru bir tırmanışla devam ediyor yolum. Hava biraz bulutlandı. Fazla gitmeden sağdan Geyve’ye süzülüyor yol. Hızla iniyorum Sakarya’nın ilçesine. [e], 64,5 km’de ikinci çentiği de bitiriyor. Yani % 40’ını kullandım bataryanın.

Dış mahalleden geçip Atatürk heykelli meydanda ÖE’yi sorup yöneliyorum kısa bir sokak arasından (saatler 15’i gösteriyor). Kaymakamlık ve ÖE aynı binadalar. Md.Yrd. odasından çıkan, sonradan adının Ekrem Bey olduğunu öğrendiğim kişiyle bisiklet üzerine, haliyle bir samimi oluyoruz ki sormayın, konuşmalar. Kendi de Batum’a gitme niyetinde. Aynı zamanda motorcu. Biraz vücudumu arındırmak için bisikletle yapmayı düşünüyorum diyor. Sonra Md. Bey ile tanışıyorum. Birkaç kişi daha. [e]’yi anlatıyorum onlara. Bayılıyorlar. Uzun uzun sohbet ediyoruz.









Odaya yerleşip bir duş ve sonra Ekrem Bey ile daha detaylı sohbetler. İstanbul Maçka İTÜ Konservatuvarı’nda okumuş. 12 yılı İstanbul’da geçmiş. Ticarete atılmış. Cep telefonu aksesuarları vs, sonra ekonomik krizden payını almış ve kaybetmiş her şeyi. Şimdi burada ÖE’de çalışıyor. İlk eşinden 2 çocuğu, şimdikinden 2,5 yaşındaki Şule ile hayatından çok memnun. Bağ evi var. Akşama davet alıyorum ama dinlenmem daha doğru olur, şimdi sırası değil.

Aslında dünya renkli. İnsanın arada bir oturduğu yerden uzaklaşıp dolaşması iyi oluyor. Hem yeni insanlar-dünyalar tanıyor, kafanı boşaltıyor, farklı şeylerle oyalanıyorsun. Hem de kendini dinliyorsun.

Akşam 7 gibi karnımı doyurmak üzere Ekrem Bey’in tarifi Yıldız Lokantası’ndayım. Bana göre fazla seçenek yok. Ezo gelin çorba+yoğurtlu kızartma+ikram salata+soda=13 TL ile doyuruyorum karnımı.








Geyve, 1830 yılından beri ilçe konumundadır. 1954 yılına kadar Kocaeli iline bağlıyken bu tarihten itibaren, Sakarya iline bağlanmıştır. Geyve, Sakarya'nın yüzölçümü bakımından en büyük, nüfus bakımından 3. büyük ilçesidir.

İlçe merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği 124 metre olup, en yüksek yeri 1040 m yüksekliğindeki Çine taşı tepesidir.

İlçenin en önemli akarsuyu Sakarya Nehri ve Karaçay deresidir. Sakarya Nehri ilçe merkezinin hemen kenarından geçerken, Karaçay Deresi ise ilçenin ortasından akarak Sakarya Nehri'ne dökülür. Sakarya Nehri ovadaki tarımın can damarıdır. Arazinin Sakarya Nehri boyundaki % 20'lik kısmı ova, kalan % 80'i ise dağlık ve ormanlıktır. Ova kısmı sulu tarım için çok uygundur.

Firuzan ile telefon konuşması. Merkezde dolanma, kermesten alınan baklava (2,5 TL) ve içilen kahve (2 TL) sonrası ÖE’ye dönüş ve özetlerin BS’ye aktarılması, fotoların yüklenmesi, yeni kart okuyucu ile, aletlerin şarja bağlanması ve istirahat.









İzmit-Sapanca–Akçay-Geyve

Tur tarihi: 11 Mayıs 2016
Kat edilen mesafe: 67,54 km.
Ortalama hız: 17,8  km/sa.
Bisiklete biniş süresi  3 sa. 47 dk., dışarıda geçen süre 5 sa. 32 dk.  
En yüksek sıcaklık 31 ˚C, en düşük 22 ˚C, ortalama 26,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 621 m, kaybı (iniş) 557 m.
En düşük irtifa 12 m., en yüksek 266 m.

Garmin yol bilgileri İzmit–Geyve         

Tur bilgisi: Sakarya’ya kadar önemli tırmanış yok. Yol düzgün asfalt (35 km). Yol boyunca karın doyurulacak yerler var. Sakarya sonrası Akçay’a doğru sert bir tırmanış (3 km) sonrası iniş. 250 m’ye çıkılıp iniliyor. Otoyola kadar köy yolları. Otoyol hafif hafif iniyor, 12 km boyunca. Sonrasında kısa bir çıkış ve Geyve’ye iniş. Otoyol üzerinde benzinci var. Akçay rampası dışında yol rahat pedallanıyor.

Geyve ÖE 0264-5172411

Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, İzmit








Hasan Bey ile, Acısu













Ekrem Bey ile, Geyve

Geyve    


Yıldız Lokantası, Geyve




















3. gün (devamı) Geyve–Göynük – 1. gün (öncesi) İstanbul–İzmit