26 Haziran 2017

[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde (Elâzığ II)

30 Mayıs 2017, Salı / Elâzığ - II (24. gün)

Bugün 2. günüm olacak Elâzığ’da. Sabah tembellik yapmak da ayrı bir keyif. Ama kahvaltı durumunu bilmediğimden, ramazan diye yok demişlerdi. Gececilerden rica ettik, sahurdakilerden bana sabaha ayıracaklardı. 8 buçuk gibi iniyorum. Bir tabak ayrılmış, malum sıradan şeyler. Bir de yumurta. 54 liralık oda için az. Kredi kartımın hesap kesimi de geçtiğinden beklemesin diye iki gecelik 108 lirayı ödüyorum. Bir de kahvaltıya 8,5 istemezler mi? Hoppala da zoppala... Hem ekstra, hem de kuş besler gibi, bileydim yemezdim. Zaten DSİ’de ilk defa oda kapatma diye fiyat yükselttiklerini görüyorum. Sözüm ona kamu hizmeti veriyor. Hepsinin gözü dönmüş, sinekten yağ çıkartmaktalar.


Arkeoloji Müzesi’ne yürüyorum. Merkezin ters yönünde, belediyeye doğru. Hava sıcak, güneş sırtımı yakıyor. Bu bölge ağaçlıklı, güzel mekanlar var. Ama Arkeoloji Müzesi kapalı, tadilatta. Hayret de ne hayret, hiç bir yerde yazmamışlar. Ne belediyenin, ne de valiliğin sitesinde duyuru var. Yani üstelik de epey olmuş kapanalı. Can sıkıcı. Bir müzesi vardı o da gezilemeyecek. Tipik Türkiş durumlar, ne gereği var duyurmanın. Vatandaş geldiği gibi döner.

Turizm bürosuna gideyim bu taraflara gelmişken, Elâzığ’a ilişkin broşür alırım. Yürü yürü, onu da geçtim. Meğerse Devlet Tiyatroları’nın binası içindeymiş. Hadi geri yürü. Oradaki çalışanların da müzenin kapalı olduğundan haberleri yok. Bu daha da komik bir durum. Kurumlar arası iletişim sağlanamamış, herkes müstakil takılıyor.

Merkeze doğru yürümekteyim, yeni yerler burası. Kültür Park’ın içinden geçiyorum. Keyifli bir alan yaratılmış. Spor kompleksi, yürüyüş ve koşu yolları, kafeteryalar, seyir terası, festival alanı, oyun parkları, gölet ve fıskiyeler falan hoş olmuş. Elazığ’ın bir güzel yani, çok yerde çeşme olması. Suları da içiliyor, zaten herkes damacasını buralardan dolduruyor. Ama bisikletli hiç yok kadar. Cam kumbara da görmedim. Pusetli motorlar var, yük için, hatta insan da taşıyorlar.


Bugün biraz yerel bakliyat alıp İstanbul’a kargolayacağım. Dünkü hanı (Buğday Pazarı) bulup zahireci Güngör Ticaret’ten nohut, mercimek, bulgur, maş, börülce, susam gibi şeyler alıyorum. Sahibiyle yapılan sohbette Harputlu oldukları çıkıyor ve dededen kalan bir işmiş, yani buranın ilk tüccarlarındanlar. Saat da 12’ye gelmekte, şimdi öğle tatiline girer PTT, Yavuz Bey’e bırakıp ben Tuncelililerde (iyi ki varlar yoksa aç kalacağım) Saray Lokantası’nda dünkü şeyleri (yayla çorbası+az bulgur+az salata=10 lira) yiyorum. Biraz da sokak kahvesinde takılıp yanımdaki vatandaşla sohbet, ziyaret sebeplerimizi paylaşarak, kendisi alış verişe gelmiş. Elazığ Diyarbakır’dan daha yakın, buradan alıyoruz ihtiyacımızı diyor.
 





Dün 29 Mayıs, dünyada üzerinden yüzyıllar geçmiş bir işgal için düzenlenen tek kutlama ‘İstanbul’un Fethi’ törenlerinde 1453 kamyon dizmişler, haberlerde duydum. İlyas Salman konuya ilişkin çok yerinde yorum yapmış. Üçüncü havalimanı inşaatını yapan firma, "İstanbul'un Fethi" adı altında tuhaf bir "tören" yaptı. 1453 kamyonu sıraya dizerek yapılan kutlama için kamyonların geçidi 1 saat 47 dakika, hazırlıkları ise yedi saat sürdü. Sosyal medyada tartışmalara sebep olan tören için bir açıklama da İlyas Salman'dan geldi. İlyas Salman sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada "1453 tane Alman malı kamyonla nispet yaptığımız için sorma gereği duydum: Bu 3. Havalimanını Almanlar kıskanmıyor muydu?" ifadelerini kullandı. Dikkat edecek olursanız, dünyada her ülkenin türlü türlü kurtuluş bayramları var ama bir tanesinde de fetihle ilgili bir şenlik göremezsiniz. Niye, bu adamlar hiç şehir almadı mı? Tabii ki aldılar, ama hiçbiri bunun için geleneksel kutlama yapmıyor.

Saat 1’e gelmekte, Yavuz Bey’den torbamı alıp sonra Tuğra Baharat’tan dünkü hurmalardan da alıp PTT’nin yolunu tutuyorum, çok uzakta değil, ancak kargo bir buçukta açılıyormuş. Biraz sıra bekliyorum ve 17 liraya malları İstanbul’a yolluyorum.








Yapılacak, gezilecek görülecek fazla şeyler yok, ben gene Harput’a çıkayım. Orası beni çağırıyor sanki. Minibüste nedense dün de bugün de uykum geliyor. Etrafı seyretmek istemesen kapatacağım gözlerimi.

Şefik Gül Kültür Evi pazartesi-salı kapalıymış, şansızlık, gezemiyorum. İl Özel İdarenin Konukevi de halen yapılmakta, içeri sokmuyorlar. Etudur’un Kürsübaşı Okuma Kültür Evi’ni ziyaret ediyorum. Ayakkabılar çıkartılıp terlikle dolaştırıyorlar ve bir hanım buranın tarihine ve işlevine ilişkin bilgi veriyor. Sekiz ay olmuş açılalı, siteleri daha yok (biraz ağırdan yol alıyorlar anlaşılan), kitaplar var, şimdilik Diyanetin yayınlarıymış ama daha geniş kapsamlı bir kütüphane olacağını söylemekte. Harput’a ilişkin araştırma yapanların gelip faydalanabileceği valiliğin arşivine ulaşabiliyormuşsunuz. Güzel bir sohbet geçiyor, ben de kendisine burada bulunuşumun nedenini, bisiklete ilişkin bilgileri paylaşıyorum.

Dönüş yolunda minibüsçüyle sohbette buradaki kartal yuvası gibi okulun, galiba yurtmuş, çocuk tacizi olayına karıştığından kapatıldığını öğreniyorum.

Elazığ'da kimsesiz ve bakıma muhtaç çocukların kaldığı ve 2013 yılında kapatıldığı öğrenilen Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne bağlı Harput Bakım, Sosyal ve Rehabilitasyon Merkezi’nde 15 yaşından küçük 2 çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen 3, olayı bilerek gizleyen 4 kişi olmak üzere 7 şahıs hakkında iddianame hazırlanarak ağır ceza mahkemesine gönderildiği bildirildi.

Buraya gelirken minibüsün girdiği bir sokaktaki bisikletçi dükkanı dikkatimi çekmişti, Shimano falan yazıyordu. Şimdi orayı bulmak istiyorum. Atapark’ta (burası lunapark) minibüsten inip merkeze doğru yürümekteyim. Hatırladığım kadarıyla bir sokağa girip gerçekten de dükkanı buluyorum. Kron bisikletler sıralı vaziyette durmakta. Demek bunlara burada rağbet var ki bu kadar çok yığmışlar. Birazdan dükkan sahibi Süleyman Bey’le tanışıyorum. Eskiden makam ve otobüs şoförlüğü de yapmış, sonra motosiklet ve şimdi sadece bisiklet satış ve tamiriyle uğraşmakta. Çok yer gezmiş haliyle şoförlüğü sırasında. Güzel bir sohbet oluyor.








İzzet Paşa Camii’yi gezip, biraz midemi Dominos’ta bir küçük boy vegi pizzayla yatıştırıp ardından dünkü Lavazza kahvecisinde duble espresso’yla cila çekip avare avare sokak aralarında yürümekteyim. Dünkü yoldan farklı bir arka caddeden DSİ’ye doğru yürürken bir bisikletçi dükkanı daha çıkıyor karşıma, TurcuBaba BisikletEvi. Bu isim hiç de yabancı değil, hafızamı yoklarken dükkanının daha açık olduğunu fark edip bir bakayım diye kaldırım değiştiriyorum. İki genç bey, tamirat işiyle meşguller, dükkan biraz dağınık, yanı satıştan çok tamir işi yürütülüyor. 2 kardeş Eyüp ve Yusuf Beyler. Ama sanki 40 yıllık dostuna rastlamışsın gibi bisiklet üzerinden başlayan sohbette çok fazla ortak nokta çıkıyor. İlkin Sivrice’den gelirken Elâzığ yakınında gördüğüm (Akçakiraz’da) iki yol bisikletçilerinin olduklarını öğreniyorum. Sonra da Bisikletforum ile ilgili bir eleştiri yazısının sahipleri oldukları ki bu yazıyı okumuştum. Benim gibi onlar da forumun tutumunu kınamışlardı. Sonra buraya geliş nedenleri, üniversitedeki araştırma görevliliğine, Elâzığ’ın bisikletle olan ilişkisi, Warmshowers, turlar... Bisiklet dolu bir sohbet sürmekte. Ne bitmez bir deryadır şu bisiklet meselesi, anlat anlat sonu gelmiyor. Ama hava da karardı, onların da işleri vardı, ben girince bölmüş oldum, yavaştan döneyim, yarın yolcuyum. Bir hatıra fotosu ve tekrar görüşmek üzere diye ayrılıyoruz. Aslından bu turda bir Malatya’da Muko, bir de burada TurcuBaba ile tanışmak çok keyifli oldu, çok da güzel bir tesadüf.








Peki kimlerdir Hititler? (22)

IV. Tuthaliya. Hattuşili ve Puduhepa’nın oğlu IV. Tuthaliya, MÖ 1236 yılında tahta geçti. IV. Tuthaliya Hitit İmparatorluğu’nda pek görülmeyen şekilde veliaht gösterilerek tahta çıktı. O zamanda öyle görünmese de, bu durum imparatorluğun sona yaklaştığını işaret ediyordu.

İlk başta IV. Tuthaliya değil, ağabeyi taht varisi olarak görülüyordu. Ancak Hattuşili bu durumu değiştirdi. Ama bu ani bir karar değildi: IV. Tuthaliya, babası tarafından sistematik bir biçimde veliaht olarak yetiştirildi. Babası tarafından Hakpiş hükümarı ve Nerik’in Fırtına Tanrısı ile Şamuha İştarı’nın rahibi yapıldı. Ayrıca ülkenin en yüksek payelerinden saray baş muhafızlığına sahipti.

IV. Tuthaliya’nın tahta çıkma töreni Hattuşili’nin ölümünden sonra ortaya çıkan sorunlar nedeniyle ertelendi. Kutlamalar ancak Hitit Yeni Yıl Bayramı’nda (bahar başında) yapılmıştı.

Tek sorun sadece bu değildi. Aşağı Ülke’deki Lalanda’da ayaklanma çıktı. Ancak bu isyan başka yerlere sıçramadı.

Dış siyasette ise işler daha sorunsuz devam ediyordu. Bunun sebebi ise Hattuşili’nin kurduğu sağlam diplomatik ilişkilerdi. Mısır’la ilişkiler aynen devam ediyordu ve IV. Tuthaliya II. Ramses’e bir kız kardeşini eş olarak vermişti. Asur’la oluşturulan barış ortamı devam ediyordu.
IV. Tuthaliya Babil’e ilişkiler kuvvetlendirmek için hanedanlar arasında kan bağı kurdu ve bir Babil prensesiyle evlenerek onu birinci eş yaptı.

IV. Tuthaliya, Amurru Kralı Şauskamuva’yla yaptığı bağlılık antlaşmasıyla, dünyada ticari ambargo uygulayan ilk hükümdar olmuştur.

IV. Tuthaliya, Asurlularla devam eden gerginliğin sona erdirebileceğini umarak Asur Kralı Tukulti-Ninurta’ya dostça mektuplar yazdı. Asur Kralı da aynı nezaketle cevap verdi. Ancak Tukulti-Ninurta içten içe Hitit İmparatorluğu’nun güneydoğusuna bir sefer düzenleme hazırlığı içindeydi. IV. Tuthaliya bundan haberi olunca Asurlulara bir mektup yazarak bu düşünceden vazgeçmelerini istedi. Ama Tukulti-Ninurta bu mektubu dikkate almayarak Papanhi’yi ele geçirdi. İşte bu olay IV. Tuthalya’nın ticaret yasağı koymasına sebep oldu.

IV. Tuthaliya Doğu Akdeniz’de stratejik öneme sahip olan Alaşiya’ya (Kıbrıs) sefer düzenledi ve adayı kontrol altına aldı.

IV. Tuthaliya üvey kardeşi Tarhuntaşşa Kralı Kurunta’yı büyük kralın vekili konumunda getirdi. Ancak bu olay Kurunta’yı sorumsuzlaştıedığından krallıktan aldı ve yerine Ulmi-Teşup’u geçirdi.

Bu sırada tahta geçişinin 11. yılında Tukulti-Ninurta, Babil’i fethetti. Daha sonra kuzeye yöneldi. Bunun üzerine IV. Tuthaliya birliklerini bu yöne doğrulttu. Bundan yararlanan Kurunta bir darbe ile Hattuşa tahtına geçti. Ancak bu durum fazla uzun sürmedi ve 1 yıl sonra tahta yeniden IV. Tuthaliya geçti.

IV. Tuthaliya elde ettiği başarıdan sonra kendini güçlü hissetmiş ve yeni zaferler kazanacağını düşündüğünden Asurlulara saldırdı. Ancak o sırada 40 yerel krala karşı savaş yapan Tukulti-Ninhura bu savaşı kazandı. Ayrıca 40 yerel kralı da yenilgiye uğrattı. IV. Tuthaliya ölmeden önce İşuva Krallığı Asur’a dahil oldu.

DSİ tarafı oldukça yeşillik 








Devlet Tiyatrosu ve Turizm Müdürlüğü




Kültür Park






Vali Fahribey Caddesi


Tuğra Baharat, Kapalı Çarşı




Saray Ocakbaşı



Harput Konukevi





Mansur Baba Türbesi

Şefik Gül Kültür Evi 

Arap Baba Türbesi    




Kürsübaşı Okumaevi

Ulucamii 

Harput Kalesi 


Kürsübaşı Okumaevi


Kurşunlu Camii içi



Kurşunlu Camii


Asırlık Çınar



Jandarma





Kapatılan Harput Bakım, Sosyal ve Rehabilitasyon Merkezi


Atapark


Pehlivan Ticaret


Süleyman Bey, Pehlivan Ticaret


Farklı bir mimari tarz




İzzetpaşa Camii içi








Dominos Pizza



Mis gibi... II

TurcuBaba    


Yaşar Bey ve Yusuf Bey kardeşler ile, TurcuBaba



































































25. gün (devamı) Elâzığ–Tunceli - 22. gün (öncesi) Kale-Sivrice




[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde


Sungurlu-Alaca = 51,37 km

Alaca-Boğazkale = 49,23 km

Boğazkale-Yozgat = 45,08 km

Yozgat-Sorgun = 38,20 km

Sorgun-Sarıkaya = 49,84 km



Kayseri-Bünyan = 48,46 km


Pınarbaşı-Sarız = 38,17 km

Sarız-Afşin = 71,15 km

Afşin-Elbistan = 45,39 km

Elbistan-Nurhak = 42,64 km

Nurhak-Doğanşehir = 58,78 km


Malatya-Kale = 46,47 km

Kale-Sivrice = 66,38 km

Sivrice-Elazığ = 32,60 km

Elazığ-Tunceli = 78,63 km





İlginizi çekebilir Trakya, Fikret Albay'la