16 Haziran 2017

[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde (Bünyan–Pınarbaşı)

18 Mayıs 2017, Perşembe / Bünyan – Pınarbaşı, 62 km (12. gün)

Yağmur korkusundan, meteo saat 14 diye gösteriyordu, bir an evvel Pınarbaşı’na varayım diye erken hareket ediyorum. ÖE’de kahvaltı da olmadığından peynir ve dün aldığım yufka parçasını mideye indiriyorum. ÖE‘den ayrılmam 8.30 oluyor. Hava kapalı, soğuk. Üstüme Adidas’ı, bacaklarıma ısıtıcı çorapları giydim. Kapı ağzında elektrik teknisyenleriyle kısa bir sohbet ve elveda Bünyan.

Peki kimlerdir Hititler? (9)

Hititler'de Madencilik. Önceleri doğal bakırın işlenmesi, ateşle ısıtma tekniğinin keşfi ve bakırın maden filizlerinden izabesi ile gelişen madencilik, daha sonraki dönemlerde dövme ve döküm tekniklerinin gelişmesi ile hızla ilerleme kaydetmiştir. Anadolu’ya geldiklerinde kendilerini hammadde kaynağı açısından yaterli, her türlü maden üretim teknolojisinin uygulandığı bir kültür bölgesinde bulan Hitiler, M.Ö. 2.binin ilk çeyreğinden itibaren, eski madencilik geleneğini daha da geliştirme olanağı elde etmişlerdir. Hititler çubuk, yuvarlak ya da öküz gönü şeklinde elde ettikleri metal külçelerini, fırın, ocak, körük, üfleç, pota gibi zengin üretim malzemesine sahip yerel atölyelerde ergitmişler ve pişmiş toprak ya da taştan yapılmış açık, iki parçalı ya da kaybolan modelli kapılarda, döküm ve dövme tekniğinde çeşitli eserler üretmişlerdir. Hattuşa’da Aşağı Şehir, Büyükkale ve Yukarı Şehir’de ele geçen az sayıda işlik, üretim malzemesi ve mamul eser, bize yazılı belgelerde sözü edilen metal sanatı hakkında bir fikir verebilmektedir.










65 km’lik bir yolum var. Sabahın erken saatleri fazla gelip giden yok. Yol 2. sınıf asfalt. Güvenlik şeridi yok. Bu yollarda nedense benzinci de öyle fazla değil. Köy ise yol kenarında hiç mi hiç rastlamadım. Gözlerim ufku izliyor. İleride bir şeyler oluyor, orada yağıyor. Karanlık ve bana doğru geliyor. Acaba çıkarken taksa mıydım yağmurlukları?

11. km’de yol çalışması nedeniyle tek şerit oluyor, 300 m demiş. Saat 9.20, tek tük damlaları yüzüme düşüyor, duruyorum. Güzelce çantaları, üstümü başımı yağmura karşı korumaya alıyorum. Asfalt kabalaştı. Yol da tek şerit olarak sürüyor. Yağmur daha tam olarak inmedi, hafiften yağıyor. Yolun ıslaklığı nedeniyle gelip geçen arabaların suyu sıçrıyor. 15. km’de ilk %20 tükeniyor (9.30). 17. km’de 200 m’lik bir toprak bölümden daha geçiyorum.

Sağda, benzin istasyonuna benzer bir yer gözüküyor. Evet, giriyorum. Biraz oturayım, kaç saattir pedallıyorum. Çay da var, oh ne âlâ. Biraz sohbet, 15 dk kadar dinlenip yola tekrar çıkıyorum (29. km/10.30). Köprübaşı köyünde Anlı Anıt Mezarı diye, solu gösteren bir ok var. Ve Kayseri’den gelen yola bağlanıyorum (30,5 km/10.30). Şimdi duble oldu asfalt, 2. sınıf ve güvenlik şeritli. Önümde bulutlar var ama arkası açık. Yağmur öyle şiddetli inmedi. Hep az çok çiseledi. Ama ben önlemimi aldığımdan artık endişe etmiyorum.

Peki kimlerdir Hititler? (10)

Hititler'de Savaşçılık. Devlet ekonomilerinin önemli ölçüde savaş yoluyla elde edilen ganimetlere bağlı olduğu dönemlerde, savaş teknikleri de doğal olarak büyük önem taşıyordu. Savaş tekniklerini ilerletebilen devletler, diğer devletlere üstünlük sağlayarak, kendi tarihlerini olumlu bir şekilde yönlendiriyorlardı. MÖ 2. binin ikinci yarısında Ön Asya’da bir dünya gücü haline gelen Hititler de, teknolojik ve stratejik yönden savaşa önem vermiş ve bu sayede rakip ülkeler üzerinde üstünlük sağlamıştır. Bu savaşlar, Anadolu’nun coğrafyası ve iklimi nedeniyle sadece yaz aylarında yapılabiliyordu. Geri kalan zamanlarda ise yollar bir ordunun hareket etmesi için uygun değildi. Hitit kaynaklarında deniz savaşlarında ise oldukça az söz edilmektedir. Kaynaklar Hititlerin özel savaş gemilerine sahip olmadığını gösteriyor. Boğazköy’de bulunan bir çivi yazılı metne göre, Alaşiya (Kıbrıs) gemileri Hitit donanmasına karşı üç kez savaşmış ve Hitit donanması tarafından batırılmıştır.

Kadeş Savaşı, Hititler ve Mısırlılar arasında milattan önce 1274 yılında, antik Kadeş Kenti yakınlarında yapılmıştır. Hitit Kralı Muvattali’nin, önceki liderleri Şuppiluliuma’nın Suriye üzerindeki planlarını gerçekleştirmek yönündeki siyasetini benimsemesi, Mısır Firavunu II. Ramses’in de Suriye’de egemenlik kurmak istemesi, her iki devletin de ticaret yolları ve Suriye toprakları içinde kalan Amurru ve Amka toprakları üzerinde hakimiyet amacı Kadeş Savaşı’nın başlamasına sebep olmuştur. Çünkü II. Ramses’in Suriye’yi ele geçirebilmesi, Anadolu’daki gücü elinde tutan Hititler’i saf dışı bırakmasına bağlıydı.

Kadeş Savaşı’nda Hititlerin elinde üç bin savaş aracı ile on yedi bin zırhlı asker, Mısır ordusunda ise Amon, Ra, Ptah, Seth isimleri verilmiş dört bölükten, her birinde yirmi bin asker ve iki bin savaş aracı bulunmaktaydı.

Mısır ordusu üzerine bir baskın düzenleyerek üstünlük ele geçiren ve böylece savaşın başında üstünlüğü elinde tutan Hititler, galip geldiklerini sandılar. Bunun üzerine Mısır’ın yardımcı kuvvetlerle bir baskın düzenlemesinin ardından üstünlüklerini yitirdiler.

Kadeş Savaşı, uzun ve zorlu bir savaş olmuştur. Ancak uzun süren bu savaşta, galibiyetin hangi tarafta olduğu kesin olarak belirlenemedi. Bunun üzerine, Asurlular’ın Önasya’da gittikçe güçlenmesiyle oluşan tehdide ve savaşın bir sonuca varamayacakmış gibi görünmesi nedeniyle Kadeş Antlaşması imzalanarak, Kadeş Savaşı bitirildi.

Kadeş Savaşı, Mısır ve Hitit kaynaklarında farklı sonuçlarla yer almıştır; her bir devlet de kendisini “kazanan” olarak tarihlerine geçirmiştir.

Kadeş Antlaşması. Tarihteki ilk yazılı barış antlaşması olarak bilinen Kadeş Antlaşması, MÖ 1280’de, Mısırlılar ve Hititliler arasında imzalanmıştır.

Hititlerin ticaret yollarını ele geçirmek istemeleri ve Nefertiti ile evlenmesi için gönderilen bir Hitit prensinin öldürülmesi sonucunda Kadeş Savaşı yapılmış ve savaş sonucunda Kadeş Antlaşması imzalanmıştır.

Hitit Kralı II. Mutavalli ve Mısır Kralı II. Ramses’in başında olduğu ordular, iki gün boyunca Kadeş Kalesi önlerinde savaşmıştır. Ancak savaş bir sona varamayacak şekilde ilerlediğinden, Kadeş Savaşı bir antlaşma ile bitirilmiştir. Mısır kayıtlarında savaşı Mısır’ın kazandığının yazmasına rağmen Hitit kaynaklarında bu tam tersi şekilde yer almaktadır. Ancak imzalanan Kadeş Antlaşması ile savaşan her iki devlet de birbirlerine saldırmama sözü vermiş, Kadeş, Hitit topraklarında kalmış, birbirlerinin topraklarına yapılan saldırılarda da birbirlerini savunacaklarına dair güvence vermişlerdir. Bununla birlikte Kadeş Antlaşması, Doğu’daki ticaret yolları sebebi ile o bölgeyi ele geçirmek isteyen Asur Devleti’nin yarattığı tehdide karşı birlik olma amacını da barındırmıştır.

Kadeş Antlaşması, İstanbul Arkeoloji Müzesi. 
Pişmiş Toprak, Dili Akatça.

















32. km’deyim ve %40 eksildi batarya (10.40). Bir yol çalışması geliyor, işaretler başladı. Ve tek şeride düştük. Güvenlik şeridi durumu kurtarıyor. Ama ben birazdan karşı yola, kapalı tutulan geliş yoluna geçtim. Araçlardan çok fazla su sıçrıyor.

Kocaman çukurlar kazıyorlar, yolun asfaltını da oymuşlar. Bu dördüncüsü. İçlerine, bazılarına beton dökülmüş. Herhalde bu yolun altından su kanalı geçecek, onun hazırlığı gibi geldi bana.

Her çukurda inip kenarından iterek geçmek sıkınca tekrar araç trafiğinin içine giriyorum. Yağmur gene ince ince başladı. Tek şeritten duble yola geçtik. Soldan Süleyman Şah Türbesi’ne gidiliyormuş, 6 km. Kaç yerde türbesi var bu zatın ki?

39. km’de duble yol gene başlıyor (11.05). -%3 ile bir inişteyim. Hava açmaya başlıyor. Üstümdekiler de pişirmeye. Naylon torbanın içindeyim. Bu durum yağmurdan ıslanmaya engel oluyor ama içerdeki ter daha fazla ıslatıyor. Durup naylonları çıkartıyorum. Bir de cevizli sucuk atıyorum ağzıma ve devam. Off güneş ne iyi geliyor. 46. km’yi geride bıraktım, bataryada da %40’lık bir pay kaldı (11.30).

12.00/52,9 km,1561 m’ye yükseldim (100 m irtifa kazandım). Pınarbaşı Bünyan’dan daha yüksekte. 1563 m’de seyrediyor yolum. Bir 10-11 km daha var sanırım önümde.

Solda bir göl veya baraj. Üstünde kara lekeler. Herhalde balık çiftliği olmalı. Evet, sağda gelen et-balık lokantası bunu kanıtlıyor. Yoksa burada balığı nereden bulacaklar ki. Soldaki köyün adı Emegil. Sağda Bal Ormanı var. Hava iyicene ısındı, 21,5°C oldu. 1593 m’deyim ve 56,8 km’de son %20’nin kaldığını görüyorum. Solumda Pınarbaşı cezaevi. Ve nihayetinde hedefime ulaşıyorum. Bir anı fotosu ve devam. ÖE’nin levhası sağı gösteriyor. Burası merkezde değil mi acaba? 600 m sonra varıyorum. Kayıt vs, bisiye yer dert oluyor. Kapı önü; çok kıymetli, olmaz. Kazan dairesi; toz içinde kalır. Yangın merdiveni; yağmur yağarsa ıslanmasın. Odanıza alın; yok daha neler, şurada inen merdivene koysam? Tamam diyor müdür Yunus Emre Bey.

Oda 35 TL, O.K şeklinde. Tek kişilik, rahat bir büyüklükte. Duş, eşyaların açılması, havalandırılması vs sonrası yemek için çarşıya insem. Ama ne göreyim, şiddetli yağmur yağıyor. Hoppala, aç mı kalacağız? Ne araç ne şemsiye var. Bereket yarım saat sonra diniyor ve 10 dk’lık bir yürüyüşle çarşıda az pilav+az kuru+çoban s.+cacık+(kuru soğan)=13 liraya Beyazsaray Et Lokantasında doyuruyorum.








Antik dönemden beri önemli bir yerleşim yeri olan Pınarbaşı ve çevresi, Asur, Hitit, Pers, İskender, Kapadokya, Roma ve Bizans imparatorlarının hakimiyetinde kalmıştır. 1071 Malazgirt zaferinden sonra Türk hakimiyetine geçmiştir. 1399 yılında  Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. Pınarbaşı “Aziziye” adıyla, 1861 tarihinde Sultan Aziz tarafından Sivas’a bağlı bir ilçe olarak kurulmuş, 1926 yılında halkın isteği üzerine Kayseri iline bağlanmıştır. Bu yıllarda Aziziye adı kalmış, içinden kaynayan büyük suyun adı olan “Pınarbaşı” adı resmi kayıtlara geçmiştir. 

Şiddetli rüzgar var, kısa pantolon bacaklarımı korumuyor, üşüyorum. Fazla da dolaşamıyorum bu nedenle. 101’den alınan bir çikolata, yüzünü gösteren güneş şöyle bir kaç sokak arasına girmeme fırsat veriyor. Suni bir şelale yapmışlar, bir minik parkın kenarında. Dr. Devlet Bahçeli Parkı’ymış. Hastanenin arkasından dolanarak ÖE’nin yolunu tutuyorum. Küçük bir ilçe burası, bir ana cadde ve arka sokaklardan ibaret. Burası da E’ci, %56!










Bünyan - Pınarbaşı
Tur tarihi: 18 Mayıs 2017
Kat edilen mesafe: 62 km.
Ortalama hız: 17,2 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 4 sa. 6 dk., dışarıda geçen süre 3 sa. 36 dk. 
En yüksek sıcaklık 23 ˚C, en düşük 11 ˚C, ortalama 14,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 542 m, kaybı (iniş) 359 m.
En düşük irtifa 1324 m., en yüksek 1607 m.

Garmin yol bilgisi Bünyan-Pınarbaşı

Pınarbaşı ÖE 0352-5122232


Bulutlar geliyor    

İnecek!    









Yağmura rağmen



Bu çukurları ne yapacaklar?



Hava bir açıyor bir kapıyor



Böyle araç hiç görmedim


Ne bu, göl mü baraj mı?


Hava açtı J



Pınarbaşı


Yağmur sonunda indi






Beyazsaray Et Lokantası





Dr. Devlet Bahçeli Parkı



Yazım hatası




















13. gün (devamı) Pınarbaşı–Sarız - 11. gün (öncesi) Kayseri-Bünyan




[bisikletle]Türkiye: Hititlerin İzinde


Sungurlu-Alaca = 51,37 km

Alaca-Boğazkale = 49,23 km

Boğazkale-Yozgat = 45,08 km

Yozgat-Sorgun = 38,20 km

Sorgun-Sarıkaya = 49,84 km



Kayseri-Bünyan = 48,46 km


Pınarbaşı-Sarız = 38,17 km

Sarız-Afşin = 71,15 km

Afşin-Elbistan = 45,39 km

Elbistan-Nurhak = 42,64 km

Nurhak-Doğanşehir = 58,78 km


Malatya-Kale = 46,47 km

Kale-Sivrice = 66,38 km

Sivrice-Elazığ = 32,60 km

Elazığ-Tunceli = 78,63 km