16 Ağustos 2017

[bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca (Alucra–Şebinkarahisar)

15 Ağustos 2017, Salı / Alucra – Şebinkarahisar, 41 km (16. gün)

Güzel bir uyku çektim koca odada. Kahvaltı yok, dün aldığım kocaman meyveli yoğurdu hem mideye indiriyor hem toparlanıyorum. Acele etmiyorum, hem yolum kısa, hem de kalkar kalkmaz uyanamıyorum, biraz zaman alıyor kendime gelmem. Ama artık işleri rutine soktum. Ne nereye, hangi sırayla...

Hüseyin Bey kapı önünde fotoğrafımı çekiyor ve ÖE’den ayrılmam 8.15 gibi. Hava açık, ancak uzaktaki dağların üzerinde bulutlar var. Daha serin bu saatlerde. Anayola bağlanmamla tek şerit ve kalitesiz asfalt başlıyor, iki kilometre sonra da tırmanış. %5 diyor ama 7’ye kadar çıkıyor. E020, E010 hata kodunu bugün de alıyorum. İllet etti beni bu durum. Motorla batarya arasında bağlantı sorunu var demek istiyor.

Güzelce tırmanıyorum, %9-10’la. Sıkıntısız. Araç geçişleri var, otobüsler ve kamyonlar. 5 buçuk kilometre kadar sürüyor rampa. Tepeyi bulduktan sonra mükafatı geliyor ve iniş başlıyor. Arada traktörle gelen köylüler, selamlaşmalar. Ama bu mükafat öyle böyle değil, in in bitmiyor. Etrafı izleyerek inmek kadar keyifli bir şey yok. Soldaki çeşmede suyumu dolduruyorum. İsteseydim dün de bu yolu yapardım ama amacım ilçeleri görmek. Alucra da ismiyle ilgimi çekmişti. Bir daha ne zaman gelirim ki? :))

14’üncü kilometredeyim. Hafiften iniyorum. Karşı şeritten beş bisikletli geçiyor, çantaları da var. Sanırım yerli takımındanlar. Sadece arka çantaları olduğundan öyle düşünüyorum. Selamlaşıyoruz. Bu gezide gördüğüm ilk turcular.

12 kilometrelik keyifli bir iniş vardı. Arada hafif düzlükler-hafif çıkışlar (1 km kadar) olsa da neredeyse Şebin’e kadar diyebilirim. Şaka maka hepsiyle 20 kilometreyi bulmuştur. Bu yolu tersten yapmamak lazım. Aslında bu turun güzergahını belirlerken yolun profilini de çıkarttım. O nedenle Kars’tan başlayıp İstanbul’a dönmeyi seçtim. Fakat yolun kalitesi çok bozuk, çok dalgalı, çok berbat. Çizgisi kalmamış bir gidiş-bir geliş. İniyor gibi gözüküyor ama devamlı pedal çevirmen lazım. [e] 24 km/09.27/%20 harcandı.  

60’lı yılların ikinci yarısı, liseyi Ankara Deneme’de okuyorum. Türkiye’de hiçbir şey bulunmuyor. Filmler üç sene sonra geliyor. Plak desen zar zor, 2’nci el, Amerikalı tanıdığın varsa onlardan elde edersin. Radyoda geceleri kanalları tarayıp, özellikle Radio Luxembourg’u yakalarsan, bir de Radio Caroline vardı, gemiden korsan yayın yapan, yeni çıkanları takip ederdin. Favori dergimiz Bravo idi, Almanca. Parça parça bir araya gelen posterler yayımlardı. İşte bir gün duyduk ki Amerika’da büyük bir festival olacakmış, Woodstock. Tam 48 sene önce bugün. Resmi adı ile Woodstock Music and Art Fair, 15-18 Ağustos tarihleri arasında 1969 yılında Bethel, New York'ta bir mandıra alanında gerçekleşmiştir. Vietnam Savaşı'na karşı protestolar düzenlendiği ve bu protestoların ağır bir şekilde bastırıldığı ortamda, hippiler umutsuzluğa düşmüşlerdi. Festivalin mottosu “Üç Gün Barış ve Sanat” idi, Amerika'nın her yerinden 450 bin genç katılmıştır. Amerikan tarihinin 32 ikonik sanatçısı bu festivalde sahne almıştır. Woodstock bir festivalden öte 1960'ların özgür ruhunu yansıtıyordu.

[e] 36 km/10.05/%40 harcandı. 6 kilometre kaldı, ilçeye yaklaştığında karşı kıyısında, tepedeki hisarı görmemek mümkün değil. Oldukça yüksekte. Çok şeyler görmüş geçirmiş bir kale. 1915 yılında ayaklanan Ermeniler kaleyi ele geçirmişler ve yirmi gün boyunca devam eden çatışmalardan sonra ayaklanma bastırılmış. Her iki taraftan çok sayıda insan ölmüş, şehir tamamıyla bir harabeye dönmüş. Daha ayrıntılı bakacak olursak; Şebinkarahisar Kalesi, ilçenin güneyinde bazalt bir tepe üzerinde yükselen kalenin ihtişamlı bir görünüşü  vardır. Kalenin ne zaman yapıldığı belli değildir. Ancak Mengücek hükümdarı Fahrettin Behramşah’ın 1184 tarihinde kaleye ilaveler yaptığı ve savunma gücünü artırdığı bilinmektedir.

Kale dış ve iç diye iki kısma ayrılmaktadır. Dış kale duvarlarının büyük kısmı yıkılmıştır. Nispeten az eğimli batı yamacındaki duvarlar esas itibariyle ayakta kalmış olup kale yapılarından biri bu kısımdadır. Meyilli olan kale içinde yer yer kayalara oyulmuş su sarnıçları göze çarpar. Kalenin içinde XX. yüzyıl başlarına kadar ayakta kalabilen 70 kadar ev ve bir cami 1915 yılında baş gösteren Ermeni isyanı sırasında ve ondan sonraki dönemde yakılıp yıkılmıştır. Kitabesinin kim tarafından alındığı belli değildir.

[e] 40,5 km/10.25/%60 harcandı. Şehir merkezine girmeden benzincide bir mola veriyorum. Ülker’in Link diye bir içeceği ikram ediliyor, vişne ve portakallı. Tadıyorum birer bardak. Çok şekerli bir boyalı su, içine meyve aroması katılmış. Otururken benzinci bir çay ikram ediyor. Yıkanan arabaları izliyorum, basınçlı suyla temizlik. Aslında suyu ne de bonkörce kullanıyoruz. Dök babam dök.

Arabası yıkanan bir bey sohbete geçiyor. Neredensinle başlıyoruz Şebin’le devam ediyoruz. Kendisi de sekiz ay burada, dört ay İstanbul’da yaşıyor. Aslında İstanbul’da ne de çok Şebinli vardır. Her yerde bunların bir derneğine rastlarsınız. Neyse konuşuyoruz, evinin fotolarını gösteriyor. 70’li yıllarda Bostancı Sanayide başlayan İstanbul serüveni şimdilerde Sultangazi’de devam ediyor. Bir de ÖzKayışdağ Kaynak Sularını çıkarıyor veya dolduruyor. Biliyorum dedim, biz Aydos’a giderken önünden geçiyoruz. Şaşırıyor! Kırk sene Avrupa yakasında oturdum, şimdi Anadolu tarafındayım ve beş senede çoğu yerine girer oldum. Aydos, Kayışdağı eskiden lafta kalırdı.

Şebinkarahisar’da pazar kurulu, yuppii... Çok severim ve 15 gündür yoldayım ilk rastlıyorum. Haa, küçük bir pazara Aydıntepe’de rastlamış, Yeraltı Şehri’nden çıktığımda içinden geçmiştim. ÖE merkezde, kolay bulunuyor. Yolum kısa olduğundan erken vardım. Oda daha hazır değil. Dışarıda beklerken bir gözleme (2,5) bir de soda (2-) götürüyorum. Aynı zamanda tabletten ilçeye ilişkin bilgiler okumaktayım.

Şebinkarahisar. Osmanlı dönemindeki adı Şarkikarahisar'dır. Karahisar-ı Şarki şekli de kullanılmıştır. "Doğu Karahisar" anlamına gelir. 11 Ekim
1924'te Şebinkarahisar'a gelen Mustafa Kemal Atatürk, kentin Şarkikarahisar olan adının Şebinkarahisar'a dönüştürülmesini teklif etmiştir.

Pontus Krallığı'nı ortadan kaldıran Roma kumandanlarından Pompeius 
tarafından MÖ 63 yılında Roma askeri kolonisi olarak kurulmuş ve uzun süre Colonia/Koloneia adıyla anılmıştır. Bu adın Ermenice biçimi 
Koğonya'dır. Türkçede de 16. yüzyıla dek Köğonya olarak kullanılmıştır.

1473 yılında Fatih Sultan Mehmet Otlukbeli Savaşı'ndan sonra İstanbul'a dönerken Şebinkarahisar'a uğramış ve üç gün kaldığı bu şehir devrin vekayinamelerinde Karahisar-ı Şarki adıyla kaydedilmiştir.

Müdür bey kaydımı yapıyor, 45 lirayı karttan çektiriyor, odaya eşyaları taşıyor, velespiti girişe koyuyorum. Duş sonrası şu Yıldızeli kalma işini çözmek için telefonlara sarılıyorum. Yer yok, ara sıra deneyin demişlerdi. ÖE saat 16’da arayın tekrar diyor. Belediyeyi arıyor, başkan yardımcısına bağlanıyor derdimi anlatıyorum. İlgileneceğini söylüyor Saffet Bey, numaramı alıyor, bir de kaymakamlıktan yazı işleri müdürünü öneriyor. Kaymakamlığı arıyor, müdüre ulaşamıyor, sonraya bırakıyorum.

Karnım bugün erken acıktı. Bisikletteyken bu kadar çabuk olmuyor. Çıkıyorum yemek aramaya. Ama öncesinden burada görülecek yerlerin listesini çıkararak. ÖE müdüründen ve zabıtadan yerlerini öğrenip, ilkin eski Vilayet (şimdiki Adliye binası), sonra Atatürk Evi Müzesi ve İstiklal Çeşmesi’ni görüyorum.

Atatürk Evi Müzesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün 11 Ekim 1924’de
Şebinkarahisar’ı ziyareti esnasında bir gece kaldığı geleneksel Şebinkarahisar evlerindendir. Evin gerçek sahibi Tüfekçizade Mustafa Ertem’dir. Ev ahşaptan yapılma olup iki kattan oluşan sade bir binadır.

Müze’de Atatürk’ün ve yaverinin kaldığı odadaki yataklar, çalışma masası, koltuk ve sandalyeler, kanepeler, piyano o günkü hali ile ve diğer tarihi nitelikleri olan bazı eşyalarla yöresel etnografik çeşitli eserler sergilenmektedir.

İstiklal Çeşmesi. 1927 yılında eski belediye binası önüne Belediye Başkanı Hüsnü Bey zamanında ahşap çatılı olarak yaptırılmıştır.1985 yılında ilçe meydanına taşınmış ve ahşap çatısı, çinkoyla kaplanmıştır. Çatı içerden sıvanmıştır. Sıva üzerleri ise kalem işi çeşitli motiflerle süslenmiştir. Çeşmenin su haznesi top, mermi ve ay yıldızlarla süslenmiştir. Şebinkarahisar ilçe meydanında bulunan İstiklal Çeşmesi Şebinkarahisarlıların buluşma yeridir.

İlk girdiğim lokantada etsiz yemek yok, ikincisi Beyaz Saray Lokantası’nda az ezo+az taze fasulye+az yoğurt+çoban salata=13 lira tutuyor. Az az alıyorum artık her şeyden, yetiyor da artıyor. Tıka basa doldurmak rahatsızlık veriyor. Bu arada kaymakamlığı tekrar arıyor ve Ali Bey’e derdimi açıyorum. İlgileniyor ve numaramı alıyor.

Pazar çoktan boşalmaya başlamış bile. Buralarda sabah erken başlıyor ve civardan gelenler hemencecik ihtiyaçlarını alıp gidiyorlar. Sebzelerin fiyatları İstanbul’la aynı. Yolum beni Fatih Cami’ye getiriyor. Buranın en büyük camisi. Geniş bir avlusu var. Çatısı kurşunla kaplı. Fatih’in Trabzon seferi sırasında yaptırılmış. Bahçesinde Alucralı olup buradan ev almış İstanbul’da öğrenci taşımacılığı yapan beyle konuşuyoruz. Taşıma işinin nasıl döndüğünü detaylarıyla anlatıyor. Araç başı Okul Aile Birliği’ne ödenen 600 lira (her ay), polislerin artık avanta almadıkları, İmam Hatip Okulları’nın ihtiyaçları, fazlasıyla anında karşılandığı... Abdestliğim, yalan söyleyemem, kayırıyorlar. Ayrıcalık var diyor.

Fatih Camii. İlk olarak ahşaptan yapıldığı kaydedilen camii iki kez yanmış, yeniden yapılmıştır. On dokuzuncu yüzyıl sonunda yapılan 6 kubbeli camii 1939 depreminde hasar görmüş ve 1950 yıllarında onarılmıştır. Ermeni ve Rum isyanları sırasında da tahrip edilen ve saldırılara maruz kalan caminin duvarlarında mermi izlerini de görmek mümkündür.

Caminin karşısındaki Taşhanlar’ın fotoğrafını çekiyor ve değerlendirilmemiş olmasına üzülüyorum. Yıkılsın diye bırakılmış. Ne kıymet bilmez bir milletiz. Göçebenin ihtiyacı yok. Herhalde burasını da halen yurdu olarak görmüyor.

Taşhan. On yedinci yüzyılda Taban Ahmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Kale ve Ortamahalle'ye giden yolun yanlarında taştan yapılmış iki bedestendir. Bedestenlerin günümüzde doğu tarafta kalanlarının bir kısmının kalıntıları durmaktadır. Diğer taraftaki hanın olduğu yere yeni dükkanlar yapılmıştır. Taşhanlar 1915-1939 yılları arasında hapishane olarak kullanılmış ve 1939 depreminde büyük hasar görmüştür.

Bir demirci ustasıyla tanıştım tesadüfen, Kurşunlu Cami’yi sorarken. Yaptığı soba-fırınlar dikkatimi çekiyor, üst üste güzel dizilmişler. Foto için izin isterken laf lafı açıyor ve atölyesine misafir oluyorum. Babadan gelen bir meslek, oğulları ilgilenmediğinden işinin son ustası. Zanaatını, sanatını devredecek/devralacak kimse yok. Bu mesleğe sahip çıkan, destek veren resmi kurum da yok. Halbuki zamanının önemli bir zanaatkarı; Duran Bey, sıcak demirci. Halen üretip sattığına göre ilgi devam etmekte. Et, gözleme, hamur kızartmak için saclar. Ateş değmiyor, ısıyla pişiyor her şey. Doğrusu ve gereklisi. Dün dönercide gördüm, eti alevle pişiriyordu. Üstelik tüp gazla. Tam kanserojen durumlar.

Kurşunlu Camii öncesi bir eski çeşme, suyu akmıyor maalesef. Caminin içini-dışını fotoğraflıyorum. İki genç bisikletçi, Melih ve Eren, onlara az bilgi veriyorum bisikletle ilgili.

Kurşunlu Camii. Taş Mahallede, Kurşunlu semtindedir. Anadolu'nun klasik üslupta karakteristik cami şemasına uygun olarak yapılmıştır. Hareme giriş kapısının kemer dilimleri içinde yer alan dört satırlık inşa kitabesine göre 1586 yılında yapılmıştır. 19. yüzyılda yapılan tamirle bu günkü görünümünü alan camii en son 1986 yılında onarılmıştır.

Foto çeke çeke çarşıya geri dönmüş oldum. Ne yesem, biraz acıktım? Yayla çorbası olsa içerim ama yok. Çiğ köfte ile yetiniyorum (dürüm 2,5). İki otelden alınan fiyatlar. Colonia Park Otel; tek kişi 90-, çift 160-, üç 200- lira, O.K şeklinde. Otel Hancılar; tek 90-, çift 135-, üç 180- lira, O.K. Atatürk Evi’nin yakınındaki, hafif yüksekte olan kahvede, hem etrafı izliyor hem de kahvemi (3-) yudumluyorum. Sonra dolanmaya devam. Sokağa cikletini atmış deyyusun teki, ayakkabının altına yapıştı :(( Şimdi uğraş da uğraş onu çıkartana kadar. Artık odaya döneyim. ÖE’nin karşısındaki Mollaoğlu Yöresel Kent dükkanından alınan pestil ve köme ile ağzımı tatlandırdım. Buranın meşhur cevizi eylül sonunda hasat ediliyormuş. İnce kabuklu, içi dolgun olması ve C, B1, B2, A ve E vitaminleri, Omega 3 ve 6 çoklu doymamış yağ asitlerini içermesi Şebin Cevizi’ni aranan bir ürün yapmış.










Alucra-Şebinkarahisar
Tur tarihi: 15 Ağustos 2017
Kat edilen mesafe: 41,68 km.
Ortalama hız: 18,5 km/sa.
Bisiklete biniş süresi  2 sa. 15 dk., dışarıda geçen süre 3 sa. 3 dk.
En yüksek sıcaklık 33˚C, en düşük 20 ˚C, ortalama 25,4 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 913 m, kaybı (iniş) 1011 m.
En düşük irtifa 1102 m., en yüksek 1639 m.


Garmin yol bilgileri Alucra-Şebinkarahisar

Şebinkarahisar ÖE 0454-7114138



Anayola bağlanmamla tek şerit ve kalitesiz asfalt başlıyor,
iki kilometre sonra da tırmanış
 
  



%5 diyor ama 7’ye kadar çıkıyor    

Tepeyi bulduktan sonra mükafatı geliyor ve iniş başlıyor.
 Arada traktörle gelen köylüler, selamlaşmalar
    


Ama bu mükafat öyle böyle değil, in in bitmiyor    


Sırf beni görmek için yol kenarına kadar gelmiş


Çeşmede suyumu dolduruyorum. İsteseydim dün de
bu yolu yapardım ama amacım ilçeleri görmek
    


Etrafı izleyerek inmek kadar keyifli bir şey yok    




12 km'lik keyifli bir iniş.
 Bu yolu tersten yapmamak lazım




Şebinkarahisar Kalesi    

Şebinkarahisar

Eski Vilayet (şimdiki Adliye binası)    


Atatürk Evi Müzesi 

Atatürk Evi Müzesi içi 







İstiklal Çeşmesi    

Beyaz Saray Lokantası 



Pazar çoktan boşalmaya başlamış bile     



Buralarda pazar sabah erken başlıyor
 ve civardan gelenler hemencecik ihtiyaçlarını alıp gidiyorlar


Fatih Camii 


Fatih Camii içi


Taşhan 


Bir demirci ustasıyla tanıştım tesadüfen.
Yaptığı soba-fırınlar dikkatimi çekiyor,
 üst üste güzel dizilmişler
    


Babadan gelen bir meslek, oğulları
ilgilenmediğinden işinin son ustası
 

Zanaatını, sanatını devredecek/devralacak kimse yok.
Bu mesleğe sahip çıkan, destek veren resmi kurum da yok
 
  

Duran Bey, sıcak demirci





Eski bir çeşme, suyu akmıyor maalesef






Kurşunlu Camii içi 



Melih ve Eren



Dileğin yavaş olacak ama sonu aydınlık





Şebinkarahisar Kalesi    


















17. gün (devamı) Şebinkarahisar–Suşehri - 15. gün (öncesi) Şiran–Alucra




[bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca

Kars-Sarıkamış = 58,39 km


Horasan–Narman = 93,09 km

Narman–Uzundere = 67,31 km

Uzundere–Yusufeli = 57,77 km

Yusufeli–İspir = 57,77 km

İspir–Baksı = 66,89 km

Baksı–Bayburt = 66,77 km

Bayburt–Köse = 62,96 km

Köse–Şiran = 55,80 km

Şiran–Alucra = 45,81 km



Suşehri–Zara = 59,42 km

Zara–Sivas = 71,93 km

Sivas–Yıldızeli = 48,79 km

Yıldızeli–Tokat = 60,60 km


Görümlü–Erbaa = 101,38 km

Erbaa–Kumluca = 27,77 km

Kumluca–Amasya = 54,07 km