22 Ağustos 2017

[bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca (Yıldızeli–Tokat) -A-

21 Ağustos 2017, Pazartesi / Yıldızeli – Tokat, 60 km (22. gün) -A-

Perdeyi kapatmadım, güneş de pencereden girince uyandım, erken kalktım, hazırlandım. Kahvaltı olmadığından ÖE’den ayrılışım 7.30. Bugün Tokat yolcusuyum. 60 kilometrelik mesafede. Çamlıbel Dağları’nın üzerinden geçecek yolum.

Hava erken olduğundan serince, bulutsuz, açık. Otoyolda fazla trafik başlamamış daha. Güvenlik şeridinden sürüyorum. Gölgeler uzunca, kuzey batı yönündeyim. Yıldızeli’nin merkezi halen köy gibi. Sabah penceremin önünden inek sürüsü geçti. Ama ilçe yayılmış çevreye. Tepelerde blok binalar var. Hafif hafif %2-3 ile yükseliyorum. Duble yol, ortası boş, 2’nci sınıf, yamalı ve dalgalı. Etraf harika, ovalar sapsarı. Kurumuş biçilmiş. [e] 12,5 km/08.15/%20 harcandı. Rampayı Normal’le çıkıyorum. %2 ile başladı, 6 hatta 7 olan yerler vardı. 1574 metredeyim, ilçeye göre 200 metre yükseldim. Şimdi eğim ciddileşti, %7-8’le sürüyor. Asfalt kaymaklaştı ama, daha rahat pedal basılıyor. Yükseliyorum, %9’luk rampa. Bu şekilde 300 metre kadar irtifa kazandım, 1650 metre Çamlıbel Geçidi’ne geldim (14.5 km/08.40). İleride kocaman A harfinde bir heykel gözüküyor. Nedir, şehitlere midir? Yakınına gidince Atatürk Çeşmesi olduğunu görüyorum. Atatürk, Samsun’dan Sivas’a giderken bu çeşmeden su içmiş, 1919’da. Anısına bu abide yaptırılmış. Güzel düşünülmüş ancak bakımı-temizliği unutulmuş (iyimser bir ifade oldu, herhalde ihmal edilmiş). Bu kadar anlamlı bir yerin çöplüğe dönüşmesi affedilir gibi değil. Buranın temizliğinden-bakımından kim sorumlu ki? Sivas veya Tokat Valiliği mi yoksa KGM mi? KGM’nin hemen yanı başında bakım evi de var üstelik. Fotoğrafları yolladığım arkadaşlarım halen yıkmamışlar mı diye merak ediyorlar. Doğru ya, Atatürk olan her şeye saldırılıyor. Nasıl bir kin tutmuşlar bunca yıldır içlerinde. Zavallılar!

Türkiye’de iki Çamlıbel Geçidi mi var? Biri de Şavşat-Ardahan yolu üzerindeymiş, 2640 metrede. Ama KGM haritasında orası için Çam Geçidi demekte ve 2470 metre olarak vermekte. Kafam karıştı, bir gün oralara gideceğim, o zaman gerçeği öğrenirim. Buraya da tünel yapacaklar. 5 buçuk kilometre ile ülkenin en uzunu olacakmış. Ve Yıldızeli’ne YHT istasyonu. Şu YHT’lere bisiklet alsalar ne güzel olurdu. Neden küçük bir bölüm ayırmazlar ki?

1650 metreden müthiş bir iniş başlıyor. Yol geniş, virajlar sert değil, hızla iniyorum. Rüzgar soğuk esiyor, üşüdüm. Hızım da var. Bir nevi fren yapıyor rüzgar. Aslında işe de yarıyor. Asfalt da kaymak olunca rahat kayıyor velespit. 7 buçuk kilometre indim, %-8’le başladı -6’yla devam etti, şimdi %-2 ile kendi halinde gidiyor bisiklet, 28 kilometre hızla. Büyük bir sürünün yanından geçiyorum. Dört çoban var başlarında. Herhalde 400-500 büyükbaş hayvan var gibi, belki de daha fazla. İniş bittikten sonra asfalt değişti, dalgalı-yamalı oldu. Tokat’a da 35 kilometre kalmış, iki saatlik yol.

Çamlıbel’e geldim, Orta Anadolu’nun çıplak platosu yerini yemyeşil vadilere bıraktı. Sağda bir pideci (Çamlıbel Pide Salonu), yanaşıyorum. Çökelikli 5 lira. Dün bir buçuğunu üç buçuğa yemiştim. Burası demek öpmeyi seviyor. Buna rağmen bir tane ısmarlıyorum. Çayı ikram ediyorlar ama. Yan masaya, kamyondan inen üç kişi geliyor. Sohbet ediyoruz. Eşya taşıyorlar, ev nakli vb. Kayserili, 84 doğumluyum ve 84 bin kilometre yol yaptım diyor. Samimi, sıcak kanlılar. Pideyi beklerken Amasya DSİ’yi aradım, yer için (malum önümüz bayram, açıkta kalmayayım). Haftalık açıyorlarmış rezervasyonu, cuma aramamı istediler. Amasya’nın 9 kilometre dışında bir Uygulama Oteli de var. Ancak çok uzak, pratik değil benim için.

Tekrar yoldayım, tamirat bölümü geldi, tek şeride inmiş. Neyse ki güvenlik şeridi bana kalmış. Karşıdan gelseydim o da olmayacaktı. Açık Cezaevi, T tipi falan diye yazmışlar kocaman. Bu harfler de adamı tedirgin ediyor, hangisine düşmek daha iyi veya kötü? Sanki F tipi! Uzaklarda tepelerde rüzgar gülleri, ama dönen yok. Rüzgar da var halbuki ve sağ karşımdan esmekte. Biraz ona karşı pedallanıyor. [e] 37 km/10.00/%40 harcandı. Yeşil Irmak’ın kolu Aksu Vadisi boyunca sürüyor yolum. 25 kilometreye yakın bir şey kaldı Tokat’a, Türkiye’nin en çok ovası olan kente. Çeşitli vadilerde tam 10 bereketli ova, verdikleri ürünlerle ülke ekonomisine önemli katkıları olan. Şimdi kuzeybatı yönüne döndüm. Rüzgar sağ karşımdan kuvvetli esmekte. Geride 45 kilometre bırakmışım, Sulusaray Kaplıcaları ve Sebastopolis Antik Kenti’ne soldan ayrılan bir yol. Burası Roma döneminin en büyük kentlerinden. [e] 46,5 km/10.30/%60 harcandı. Şimdi biraz yükseldim ve “Kızıliniş Rakım 1200” yazmakta. Ardından gelen bir iniş (%10). Ama ne iniş. İn in bitmiyor. Müthiş bir his bu. Bisikletin en keyifli yanlarından birisi. 

İndim indim indim..., 12 kilometre indim. Sağdaki benzinciye girip bir soda alıyorum. Sonra bulduğum sandalyeye oturdum. İki işçi, yol inşaatında çalışmak üzere gelmişler, haber bekliyorlar. Laflıyoruz, Sivaslılar. Amelelik yapıyorlar. Düzgünler. Arabayla yolda yanımdan geçmişler. Fark etmemişim. Çay da içip ayrılıyorum yanlarından. Yol halen iniyor, hafif olsa da (%2). Tokat yazısı önünde bir foto. ÖE’nin önüne kadar inecek herhalde bu yol.

TokatEvliya Çelebi'nin ‘Alimler ve Şairler Şehri’ diye övdüğü, Mevlana’nın hayatının bir kısmını geçirmekten bahtiyar olduğu, Şeyhülislam İbn-i Kemal gibi alimlerin, Gazi Osman Paşa gibi komutanların, Zileli Talibi
ve Ceyhuni gibi şairlerin yetiştiği, coğrafi konum itibariyle eşsiz doğal
güzelliklere sahip, tarihle iç içe yaşayan bir şehir. Bizans adıyla 
Komana, Evdoksia, Dokia, Arap adıyla Dokat, İran adıyla Kah-Cun, Selçuklu Devleti adıyla Dar Ün-Nusret, Moğol adıyla Sobaru, Osmanlı’da Dar Ün-Nasr ve Tokat olarak biliniyor. Gerçi adının kökeni konusunda çok sayıda rivayet bulunmakta. Bazı çalışmalarda Tokat’ın Togayıt Türkleri tarafından kurulduğu ve isminin bu topluluğa dayandığı öne sürülmekte. Kimi tarihçiler ise, adının Tok-kat, yani surlu şehir özelliğinden geldiğini savunur. Bir başka görüşe göre de, şehir adını Tok-at, yani besili attan almıştır denilmekte okuduğum yazılarda.

Paul Wittek, Tokat’ın Bizans şehirlerinden Dokeia olduğunu ileri sürmüş ve çeşitli örneklerle bunu ispatlamaya çalışmıştır. Tokat kelimesi üzerine bir bildiri kaleme alan Sargon Erdem de, Paul Wittek’in bu görüşünü desteklemiştir. Erdem, Dokeia kent adının çanak memleket anlamına geldiğinin söylenebileceğini, “etrafını çevreleyen dağlar arasında, gerçek bir çanak görünümünde olan ve devamlı surette içine su dolmak, yani sel gelmek tehdidi altında yaşayan bu memleket için verilebilecek en uygun ismin” de bu olduğunu belirtmiştir.

Şehre girişte ilk gözüme çarpan, zirvesinde Türk bayrağının dalgalandığı kale oluyor. Tokat kalabalık. Hava sıcak. ÖE’de yerim ayrılmıştı. Gecesi 60-, O.K şeklinde. Resepsiyonist detaylıca kuralları açıklıyor. Vaz geçilirse para iadesi olamıyor, kahvaltı için fiş alınmalı... Bisiklet alt kata iniyor. Odam 505. Açılıp saçılıyorum, duşa giriyor, ayaklarımı uzatıyor ve hafif bir şekerlemeye dalıyorum.

Blogspot sınırlı alan tanıdığından günün gezi notları bölünmek zorunda kalınmıştır. Devamı var.










Yıldızeli-Tokat
Tur tarihi: 21 Ağustos 2017
Kat edilen mesafe: 60,60 km.
Ortalama hız: 21,2 km/sa.
Bisiklete biniş süresi  2 sa. 51 dk., dışarıda geçen süre 4 sa. 8 dk.
En yüksek sıcaklık 35˚C, en düşük 18 ˚C, ortalama 26,3 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 505 m, kaybı (iniş) 1251 m.
En düşük irtifa 618 m., en yüksek 1690 m.

Garmin yol bilgileri Yıldızeli-Tokat

Tokat ÖE 0356-2142705








Etraf harika, ovalar sapsarı



Atatürk, Samsun’dan Sivas’a giderken bu çeşmeden su içmiş    


Bu kadar anlamlı bir yerin çöplüğe dönüşmesi affedilir gibi değil    



Buranın bakımından kim sorumlu?

Büyük bir sürünün yanından geçiyorum    

Herhalde 400-500 büyükbaş hayvan var gibi, belki de daha fazla    


İniş bittikten sonra asfalt değişti, dalgalı-yamalı oldu    




Çamlıbel Pide Salonu    


T tipi




Uzaklarda tepelerde rüzgar gülleri, ama dönen yok. Rüzgar
 da var halbuki ve sağ karşımdan esmekte
 
  

Yeşil Irmak’ın kolu Aksu Vadisi boyunca sürüyor yolum


Kızıliniş, 1200 m    

Ama ne iniş. İn in bitmiyor. Müthiş bir his bu    




Tokat 

Şehre girişte ilk gözüme çarpan,
zirvesinde Türk bayrağının dalgalandığı kale oluyor
    














Blogspot sınırlı alan tanıdığından günün gezi notları bölünmek zorunda kalınmıştır. Devamı için lütfen tıklayın