7 Ağustos 2017

[bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca (Narman–Uzundere)

6 Ağustos 2017, Pazar / Narman – Uzundere, 67 km (7. gün)

5 gibi uyanıyorum artık. Perdeleri çekmiş olsam da. Biraz yatakta düşünmece, sonra tabletten dünya haline bir göz atmaca, eşyaları toplamaca, yüklemece ve 8.45 Narman’dan ayrılış.

Narman’ı sevdim, küçük sakin bir ilçe. Fazla uzamadan karayoluna bağlandım. Bugün yolum Uzundere’ye varacak. 60 kilometrelik bir parkur. 2400 metreye çıkılacak, şöyle 20 kilometre boyunca. Nerdeyse 800 metre irtifa kazanılıyor.

Hava daha serin. Ne de olsa sabahın 9’u. Rüzgar yok. Yolda azıcık bir trafik var. Daha çok bana doğru geliyorlar. Dadaş Turizmin iki otobüsü geçti. Yol %2-3 ile çıkıyor. Bazı noktalarda 6-7 oluyor. Düz sandığın yer bile %1-2 gösteriyor. Tek şerit, asfalt 2. sınıf. Yani zift üzeri mıcır+silindir durumları. Güzel bir bölge, yol kenarlarında kavak ağaçları dizili. Arada esen rüzgarla yaprakları titriyor, üstlerine düşen ışıkla şekilden şekle giriyorlar.

Çeşmeden suyumu tazeliyorum. Ama akan su nedense buz değil. Önceki gün dağdan doldurduğum bir su vardı, Sarıkamış tarafında, metal şişe buz kesmişti. [e] 10,5 km/09.40/%20 harcandı. Şimdi eğim biraz arttı, %5 ile çıkıyorum. Yükseldikçe hava serinliyor, keyifleniyor. Manzara çok değişik. Dağların bazıları gri-beyazımsı renkte. Hayran kalmamak elde değil. Nasıl bir maden var acaba orada?

Eğim yer yer %9’larda. Normal’e alıyorum desteği. Sıcakta ağır ağır çıkmak daha da yoruyor. [e] 17,7 km/10.30/%40 harcandı. Arada durup çekilen resimler. Doğu Anadolu bölgesinin sıra dağları, Kargapazarı Dağları üzerindeyim. Kahvaltı da etmedim. Cevizli sucuktan büyükçe bir lokmayı kopardım. Neredeyse ağzımı tamamen dolduruyor. Çiğneye çiğneye ufaltmaya çalışıyorum. Yanımdan geçen kamyonettekilerin meraklı bakışları, ne arıyor bu adam burada dercesine.

Hemen hemen 20 kilometre oldu, halen tırmanıyorum derken solda TCK binasını görünce geldiğim anlaşılıyor. Haritada görmüştüm, geçidin yakınında bakımevi (BE) vardı. Belki çay bulurum diye mıcırlı yoldan daldım, sesleniyorum ama in cin top oynuyor. [e] 20,9 km/10.55/%60 harcandı.
  
Evet, 2415 metre Kireçli Geçidi’ne hoş geldiniz. Yüksekte olmanın keyfi. Tertemiz bir hava esiyor. Güneşin sıcaklığını az da olsa hafifletiyor. Bir kaç foto alıp şöyle ineceğim yokuşa bakıyorum. Yılan gibi kıvrılıyor altımdaki yol. İnişin heyecanı şimdiden içimde. Ama aceleye gerek yok. Buraya kadar kolay çıkmadın, biraz keyfini sür oğlum. Altta, çobanların hayvanlar için bıraktıkları yalaklar var. Baharda nasıl oluyordur buraları? Kışın elbette kardan geçilmiyordur. Herhalde BE de o nedenle yakınında. İşleri kolay değil.

Arabayla yanaşıp sorgu sual eden iki genç bey ile ayaküstü sohbet sonrası kendimi yer çekimine bırakıyorum. Ağırlıktan dolayı hemen hızlanıyor velespit. Asfalt yer yer erimiş, dönemeçlerde mıcır taşlar var. Oldukça dikkatliyim. Bir kaza çok fena olur. Frenlemek de öyle kolay değil. Disk frenler gacır gucur sesler çıkarıyor. 140 kiloyu durdurması gerekiyor. Pek kolay olmuyor. Yol düzelince frenleri bırakıyorum. Bir kaplan gibi ileriye atılıyor velespit. Kilometre saati hızla yükselmekte. Ekranda bir ara iki 7 rakamını yan yana görüyorum, şöyle bir göz ucuyla bakınca. Devam ediyor velespit hızlanmaya... Şimdi emniyet kemerlerinizi bağlayın, koltuklarınızı dik konuma getirin ve arkanıza yaslanın, yakında havalanacağız. Ama içimden de bir ses, Şuradan dönemeyip dümdüz uçarsan ne olur? diyor. Cesedini ancak kargalar başına üşüştüğünde fark ederler. Korku-cesaret-risk karışımı bir duygu dolaşıyor içimde. Adrenalin dedikleri bu mudur? Korku ağır basıyor ve yavaşlatıyorum velespiti. Zorlanıyor frenler, kasılıyor bisikletin kadrosu... (maksimum hızı 80,6 km/sa olarak kayıt etmiş saat).

Müthiş heyecanlı bir inişle, çok dik bölüm bittikten sonra %3-4 ile etrafı seyreyleyerek, sağda solda duran insanları selamlayarak, çay davetlerini bile görmezden/duymazdan gelerek yoluma devam ediyorum. 15 kilometre oldu halen inmekteyim. Asfalt kaba olduğundan sürtünme sesi çok fazla. Bisikletin her yerinden değişik sesler geliyor.

Yaklaşık 18 kilometre sürdü bu iniş. Çok çok keyifli bir coğrafyadan geçerek. Çıkış ayrı bir tat, iniş ise müthiş bir heyecan, farklı bir keyifti. 38’inci kilometrede Erzurum-Artvin yoluna bağlandım. Bağlanmamla da her şey değişiyor. Duble yol (sözüm ona) ama kenarı dalga dalga. Mümkün değil sürmek. Hoplaya zıplaya durumları. Mecburen şeridin ortasından gitmek zorundasın. Bir de erimiş asfalt burada da var. Vıcık vıcık sesler çıkıyor lastiklerden. Küçük taşlar çamurluğun içine çarptıkça bir değişik ritim oluşturmakta. Bereket burası da iniş. Zaten tepe noktasından sonra Uzundere’ye kadar hep yokuş aşağı gösteriyordu Mapmyride. %2 bile olsa rahatsın en azından. Ama yol çoktan ömrünü doldurmuş. Bir de övünüyorlar, her yere duble yol yaptık, yok onlar şu kadar döşedi, biz ise bin misli döşedik. Gelin de bu yolun halini görün, içler acısı. At at tut. Nasılsa bu millet uykuda.

Öğlen oldu, hava çok ısındı. Kollarım yanıyor. Daha 17 kilometre var önümde. Kollukları takarken bir motosikletli yanaşıyor; ihtiyaç var mı? Derdimi anlatıyorum, çay çay... Şurada az ileride var, peşimden gel diyor.

Şenyurt Köyü’nün kahvesi. İçeride okey oynayanlar, dışarıda muhabbet edenler. Ben de kenara, bir masaya ilişiyorum. Kocaman bir semaver kaynıyor. 3-4 demlik dizili etrafında. Çaylar çok içildiğinden bize göre daha açık geliyor. Ve bardağın kenarına kadar dolu. Dudak payı yok. İllaki de birazı tabağa dökülmüş olacak. Yani kaç tane geldiyse hep böyleydi, demek ki adetten :))

Önce bir soda sonra gelsin çaylar durumu. Haliyle tanışma faslı, sorgu sual durumları. Bolca anlatıyorum. Bilsinler öğrensinler, böyle işler de var desinler. Tatlı insanlar, samimi konuşuyorlar. Genel havada ancak bir Kürt düşmanlığı hakim. Yezidiler diyor birisi onlar için. Makul düşünen bir genç de var. Kürtleri düşman görmeyen. Ama Erzurum haliyle milliyetçi, MHP ağırlıklıydı. Şimdilerde nasıl, iktidara yanaştılar mı, bakmak lazım. Belçika’da çalışan/yaşayan iki kişi de dahil oluyor aralarına. Sonra sanırım askerlikten mi dönmüş, yoksa başka yerden mi gelmiş, hepsiyle sıcak kucaklaşmalar yapan, bazılarıyla kafa tokuşturarak selamlaşan biri daha katılıyor. Sanki bir yurtdışı durumu bunda da var. Ama HDP düşmanlığı öne çıkıyor. Galiba Avrupa’daki yandaşlardan. İçimden ah çok seviyorsan dönsene demek geliyor ama şimdi gelin güvey olmayayım.

Üç saatimi geçiriyorum bu insanların yanında. Hem bisikleti tanıtıyor, hem geziyi anlatıyor, biraz hayat dersi, biraz etyemezgiller tarikatı... Hava da az serinleyince ikramlarına, sohbetlerine teşekkür ederek ayrılıyorum yanlarından.

15 kilometre kalan yolu da pedalladıktan sonra Uzundere görünüyor. Giriş kısmında kamyonlar çalışmakta. Yolu karşı şeride vermişler ama ben bisikletle sıkıntısız devam ediyorum. ÖE Tortum Çayı’nın kenarında diye gösteriyordu harita. Bisiklet bulvarı yazmışlar kocaman. Çok güzel ama bulvarı ayağa kaldırmışlar, yoğun bir çalışma, bir gürültü ve toz duman. Yerim ayrılmıştı, 50 lira, O.K şeklinde. Ama ne şık bir ÖE, şimdiye kadarkilerin, yani sadece bu turda değil, tüm turlarımın içinde en başa çıkıyor. Ancak güzelim tesiste asansör arızalı, merdivenleri çıkmak da pedal çevirmekten daha zor. 206 yerine 106’yı veriyor ne var ki kalan feci kokutmuş, şu sigara yasağına bir türlü saygı göstermiyorlar. Tek çözüm duman detektörü diyorum resepsiyoncuya. 206 gene daha iyi, iki kat taşırım.

İlk iş şarj olayı, derhal gerekli aletler bağlanıyor. Sonra duş ve uzanmaca. Altı gibi de yemeğe çıkıyorum. Pazar, seçenek tek, Samanyolu Pide ve Lahmacun Salonu. Orada da çorba+az pilav+az yoğurt+şalgam suyu+(ikram) salata=14 liraya doyuruyorum karnımı. Biraz ilçenin sokaklarında dolanıp cami altındaki bahçeye oturup limonlu çaydan beş bardak götürüyorum. Bir türlü hararetimi bastıramıyorum ama. Bu limonlu çay meselesini Iğdır-Aralık’ta yaşamıştık Firu’yla. Amma içmiştik, 15 bardak mıydı ne? Burada da bıraksan 15’e çıkardım. Uzundere de Sakin Şehir (Cittaslow) olmuş, ne güzel. Bugün bir bisiklet yarışı varmış. Afişlerini gördüm asılı.

Uzundere’yle birlikte Türkiye’deki Sakin Şehir listesi şu şekilde oluştu:
İzmir Seferihisar, Aydın Yenipazar, Muğla Akyaka, Çanakkale Gökçeada, Kırklareli Vize, Isparta Yalvaç, Sakarya Taraklı, Ordu Perşembe, Şanlıurfa Halfeti, Artvin Şavşat ve Erzurum Uzundere ile 11 şehir :))

Cittaslow nedir? İtalyanca citta (şehir) ve İngilizce slow (yavaş) kelimelerinden oluşan Cittaslow “sakin şehir” anlamında kullanılmaktadır. Cittaslow ağı, küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, sakinlerini ve yaşam tarzını standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek için Slow Food hareketinden ortaya çıkmış bir kentler birliğidir. Küreselleşmenin yarattığı homojen mekanlardan biri olmak istemeyen, yerel kimliğini ve özelliklerini koruyarak dünya sahnesinde yer almak isteyen kasabaların ve kentlerin katıldığı bir birliktir. Şehirlerin hangi alanlarda önemli ve özel olduklarını düşünmeleri ve bu özelliklerini korumak için strateji geliştirmeleridir. Şehrin dokusunun, renginin, müziğinin ve hikayesinin uyum içinde, şehir sakinlerinin ve ziyaret edenlerin zevk alabilecekleri bir hızda yaşanmasıdır. Yerel zanaatları, tatları ve sanatları sadece eskilerin hatırlayabildiği kavramlar olmaktan çıkarmak için bunları çocuklarla ve misafirlerle paylaşmaktır. İnsanların kendi sağlıklarını ön planda tutmalarıdır. Bunu gerçekleştirmek için, hava, gürültü, ışık ve elektromanyetik kirliliklerin sürekli kontrol edilmesi ve sağlığı tehdit etmeyecek boyutta tutulmasıdır. Çöp toplama saatlerinden ilaçlamaya kadar birçok konuda önlem almak ve uygulamaktır. Çevreye ve insana zararlı olmayan alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesidir. Belki de en önemlisi bir şehrin, dünyada binlerce birbirinin aynı şehirden kendini farklılaştırmasıdır.

Ağaç altında serinlikte oturmak güzel de, odaya gidip son işleri de tamamlayıp (notlar-fotolar-sesler) istirahate geçeyim. Oda da tam su kenarında, şırıl şırıl akan Tortum Çayı’nın sesi içeriye kadar geliyor. Gökyüzünde parlayan dolunayın gümüş ışığı suyun üzerinde değişik yansımalar oluşturuyor. Görsel şöleni bir müddet seyrediyor, yarınki yolumun hayalini kuruyorum.

Eskiden Tortum ilçesine bağlı bucak merkezi olan Uzundere (eski adıyla Azhort-Azort) 1987 yılında idari taksimatla ilçe olmuştur. Tortum Gölü ve Şelalesi Uzundere ilçe sınırları içerisinde kalmaktadır. Nüfusunun büyük bölümünü Kıpçak Türkleri ve belli miktarda Poşalar oluşturur. İlçe 3000 yıllık bir tarihi geçmişe sahip olup, Uzundere ilçesi tarih içerisinde
Etiler, İskitler, Sakalar, Persler, Doğu Roma, Sasaniler, Bagratlı Krallığı, Vaspuragan Krallığı ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı Devleti hakimiyetine girmiştir.

Narman-Uzundere
Tur tarihi: 6 Ağustos 2017
Kat edilen mesafe: 67,31 km.
Ortalama hız: 18,4 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 3 sa. 39 dk., dışarıda geçen süre 7 sa. 6 dk.
En yüksek sıcaklık 43 ˚C, en düşük 26 ˚C, ortalama 32,6 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 812 m, kaybı (iniş) 1333 m.
En düşük irtifa 1108 m., en yüksek 2385 m.

Garmin yol bilgileri Narman-Uzundere

Relive yol bilgileri Narman-Uzundere
Uzundere ÖE 0442-7912479



Yol kenarlarında kavak ağaçları dizili. Arada esen rüzgarla 
yaprakları titriyor, üstlerine düşen ışıkla şekilden şekle giriyorlar



Doğu Anadolu bölgesinin sıra dağları,
Kargapazarı Dağları üzerindeyim
    



Kireçli Geçidi, 2415 m


Müthiş iniş




































Şimdi emniyet kemerlerinizi bağlayın, koltuklarınızı dik konuma
getirin ve arkanıza yaslanın, yakında havalanacağız
    


Yaklaşık 18 km sürdü bu iniş. Çok çok keyifli bir 
coğrafyadan geçerek. Çıkış ayrı bir tat, iniş ise
 müthiş bir heyecan, farklı bir keyifti

Duble yol (sözüm ona) ama kenarı dalga dalga.
Mümkün değil sürmek. Hoplaya zıplaya durumları
    




Erimiş asfalt burada da var. Vıcık vıcık sesler çıkıyor lastiklerden




İki yanım yüksek dağlarla kaplı


Uzundere    




Samanyolu Pide ve Lahmacun Salonu 



















8. gün (devamı) Uzundere–Yusufeli - 6. gün (öncesi) Horasan–Narman




[bisikletle]Türkiye: Çoruh Nehri Boyunca

Kars-Sarıkamış = 58,39 km


Horasan–Narman = 93,09 km

Narman–Uzundere = 67,31 km

Uzundere–Yusufeli = 57,77 km

Yusufeli–İspir = 57,77 km

İspir–Baksı = 66,89 km

Baksı–Bayburt = 66,77 km

Bayburt–Köse = 62,96 km

Köse–Şiran = 55,80 km

Şiran–Alucra = 45,81 km



Suşehri–Zara = 59,42 km

Zara–Sivas = 71,93 km

Sivas–Yıldızeli = 48,79 km

Yıldızeli–Tokat = 60,60 km


Görümlü–Erbaa = 101,38 km

Erbaa–Kumluca = 27,77 km


Kumluca–Amasya = 54,07 km