20 Ekim 2014

Zerzevatçı, ±70

Mahmut Şevket Paşa köyünden ayrılan, ilk yerleşimin Zerzevat çiftliğinde 1948 yılında olduğu, halkın büyük bir kısmının Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinden geldiği, zamanla Trakya ve Giresun’dan da gelenlerin olduğu, camisinin 1968 yılında yapıldığı, içerisinde ekmek fabrikası, konfeksiyon ve cam eşya yaldızlama atölyelerinin bulunduğu Zerzevatçı, İstanbul ilinin Beykoz ilçesine bağlı bir köyüdür. İstanbul’a 20 km, Beykoz’a 10 km uzaklıktadır. Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır diye yazıyor internette.

Biz de bayramda yapmayı düşündüğümüz ancak gelişmeler nedeniyle ertelemek zorunda kaldığımız Zerzevatçı turumuzu 19 Ekim Pazar günü yapalım istedik.

Üsküdar’dan hareketle bir daire çizerek tekrar Üsküdar’a kadar yaklaşık 55 km tutmakta. Beykoz’a kadar sahilden fazla tırmanışı olmayan, sonra içerilere girilince önce Dereseki’de sonra da Zerzevatçı’dan Görele’ye bir tırmanışı olan yeşillikler içinde bir rota.

Bu mevsimde tabii yağmuru takip etmek lazım. Yani hava raporunu sürekli izlemek gerek. İstanbul’da da durum her gün değişiyor. Cumartesi yağan yağmur biraz endişelendirmedi değil. Acaba pazara değişir mi? Kızıltoprak’tan hareket ettiğimiz sırada düşen damlalar geri dönsek mi sorusunu ikimizde de aklımıza getirdi. Neyse ki sadece bir buluttu.

8.45’de Serhan ve Haldun’la Üsküdar’da buluştuk. Ayaküstü kısa bir sohbet ve Beykoz’a doğru pedal basmaca. Bizi Gültekin bekliyor olacaktı orada.

Güneş boğazın Avrupa yakasını aydınlatmış. Bizse burada gölgede kalıyorduk. Kuzeye doğru da yol aldığımızdan rüzgar karşıdan esmekte. Gücü de bayağı iyi, 33 km/sa olacağını söylemişti Meteo.

Havanın güzelliği, bazen kapatsa ve soğusa da, pek çok velespitçiyi yollara dökmüş. Karşıdan gelenler gibi bizi sollayanlar da çokça. Yolda Gökhan ve arkadaşına rastlıyoruz, onlar da Alibahadır’a kahvaltıya gidiyorlarmış. Önden basıp gittiler.

Güneşin aydınlattığı ve ısıttığı bölgeler ilaç gibi geliyor. Soğuk rüzgâra karşı kısa da olsa biraz ısınmak.

Bu şekilde Beykoz’da Gültekin ve eşi Gülcan’ı da alıp terimizi soğutmadan devam ediyoruz. Bir gelişimizde uğradığımız kahvede (Özlem Aile Çay Bahçesi) mola verelim istedik ama çay fiyatının 1,5 olduğunu duymamız bizi süratle oradan uzaklaştırıyor. Haldun’un Akbaba köy kahvesi teklifi için peşinden gidiyoruz. Sahil yolundan ayrıldık. Sırmakeş’in dolum tesisini de geçip (1880 yılında romancı ve gazeteci Ahmet Mithat Efendi kendi arazisinde çıkan suya Sırmakeş adını veriyor ve şişeleyerek satışına başlıyor. O gün bugün Sırmakeş burada yüz yıldır akıyor) Akbaba’da kahvede yerimizi aldık. Artık yeşilliklerin içindeyiz.

Masa etrafına dizilen 6’lı, beraberinde getirdiği kumanyayı, sürekli gelen çayların eşliğinde mideye indirirken, bitmez tükenmez bisiklet maceralarıyla da süslemekte. Turlar-geziler, teknik ekipman, bisiklet grupları, dedikodular... bolca.

Sahil yolunda gelirken aklıma okuduğum bir konu geldi: Friganizm. Deniz Alan Held ‘Cumhuriyet, Sürdürülebilir Yaşam’ ekinde konuya ilişkin güzel bir yazı kaleme almış. Özetle: Friganizm genel olarak; yeni bir ürün almadan, halî hazırda satın alınmış yiyecek ve eşyaları kullanarak, kapitalizmi ve aşırı tüketim toplumunu protesto etmek, yani geleneksel ekonomiye en az seviyede katılıp, doğadaki kaynakları en az şekilde tüketmektir. Friganizm’e göre dünyada şu ana kadar üretilmiş şeylerle ya da doğada var olan kaynaklarla hayatımızı sürdürmemiz mümkün ve ayrıca gereklidir. /.../ Yaşadığımız bu dünyada açlıktan ölen insanlar varken çöpe yemek atmak, sokakta yaşayanlar varken yaşamaya hazır evleri boş tutmak, kışın okula terlikle giden çocuk varken odaları dolduracak kadar ayakkabıya sahip olmak friganistlerin vicdanının kabul edemeyeceği şeylerdir.

Yazının tamamını okumak isterseniz  CumhuriyetArşivi

Bizler de, bisiklet-li/-çi’ler olarak doğanın, çevrenin, ekolojik sistem dengesinin korunması gibi konulara duyarlı değil miyiz? Beraberimizde taşıdıklarımızı etrafa atmayıp, şişeleri/plastikleri geri dönüşüm kutularına, kedilere, köpeklere ve tüm canlılara saygılı ve sevecen davranmıyor muyuz?

Bu vesile ile SürdürülebilirYaşamTV’nin de açıldığını duyurayım.












Karınlar doyup fotolar da çekildikten sonra Akbaba’yı geride bırakıp Dereseki yokuşunu tırmanıyoruz. Gülcan ilk defa aramızda. Çok güzel bir bisikleti var. Göbekten dinamosuyla ön-arka farı sürekli yanmakta. Aslında çok da iyi oluyor. Arkasından giderken fark ettim ki gündüz bile o küçük kırmızı ışık dikkat çekmekte.

Riva yoluna bağlanıp sağa sapıyoruz, MŞP yönüne. Fazla trafik olmadığında bu yol çok keyifli. Geniş bir güvenlik şeridi ve hafif tırmanan yokuşuyla. Birazdan gelecek camiden sola MŞP’ye doğru.

Mete’yi arıyorum, Görele’deki arkadaşımız. Ancak defalarca denedim açılmıyor. Oraya kadar gitmişken onu da görmek hatta her seferinde yaptığı gibi bize az da olsa eşlik etmesi, ama yanıt yok.

Zerzevatçı girişinde yeni açılmış bir cam-boncuk gibi eşya imalathanesi dikkatimizi çekiyor. Fındık ağaçları ve sebze bahçeleri. Güneş çok güzel tepemizde bizi ısıtıyor. Kıraathanede bir mola, kuruyemiş ikramı Gültekin’den. Çaycı kahve yapmayı bilmediğinden hazır nane-limon ve çay. Güneşin ışınları arasında mayışıyoruz. Şurada yatası geliyor insanın.

TDK’ya baktığımızda Zerzevat: 1. Sebze, 2. Küçük, önemsiz nesneler denilmekte. Frasça ‘sebze’, + Arapça ‘tı’. Yani Farsça kelimeye Arapça ek takmışız, olmuş ‘zerzeva:tı’.

Köyde tezgahlarda, bahçelerden çıkan zerzevatlar satılmakta. Mevsimine göre bazen müşterilerin arabalarıyla sıraya girdiğini gördük. Biz de bugün gözümüze ilişen bir köy ekmeğine 5TL verip çantamıza yerleştiriyoruz.  Halen sıcak, nefis bir kokusu ve görünümü var. Üstü hafif kızarmış, yapraklar altına yapışmış, şahane.

Zerzevatçı çıkışında dikkatimizi ‘Kelebek Çiftliği’ yazısı çekiyor. Solda, yoldan biraz içerlek. ‘Giriş 20TL’. Her gün 9-18 arası ziyarete açık. Burası için Türkiye’nin ilk kelebek çiftliği deniliyor. Tropikal türlerde 450 kelebek bulunuyormuş. Emekli kimya öğretmeni Çiğdem Yetgin Ünlü ile Doç. Dr. Nafiz Ünlü tarafından kurulmuş. Kısaca çiftlikte kelebeğin yaşam döngüsünü, yumurta, tırtıl, pupa ve erişkinlik dönemlerinin her birini gözlemlemek mümkün.

Görele’ye ulaşmak için tırmanıyoruz. Polonezköy yolu ile birleşip Acar evlerine doğru, sonra da (ilk yerleşenlerin Giresun’un Görele ilçesinden gelenler olması hasebiyle bu isimle anılan ve halkının köy dışındaki çeşitli işlerde çalışarak geçimlerini sağladıkları) Görele Köyü.

Mete’yi uyandırıyor ve kahveye yerleşiyoruz. Yanımızda kalanları temizlerken yan masadaki okey şıkırtıları kulağa gelmekte. Heyecanlı bir mücadele var.

Anlaşılan Mete’nin geleceği yok diyerek köye veda ederken Mete’yi son dakika da olsa görmek sevindiriyor. Bebesi olmuş 5 yaşında, 2 tekeri kullanıyor bile diyor Mete. Gelecek sefer önceden haber vermek üzere ayrılıyoruz.

Buradan sonra hep iniş sayılır. Hele Kavacık’tan A.Hisarı’na uçuyorsun. Gültekin ve Gülcan A.Hisarı’ndan Emirgan’a geçecekler. 15.10/16.20, bakalım hangisine yetişirler.

Sağda, çukura tekerini düşürmüş bir Şahin. Yanı araba tabii. Gültekin iniyor, biz de. Yardım etmeye çalışıyoruz ama nafile. Öyle ki teker toprakla temas etmiyor bile. Çaresiz çektirmesi lazım.

Kavacık her zamana nazaran daha boş. Kavşak öyle karmaşık değil. Bazen arabaların arasından yol bulmakta zorlanıyorduk. Peş peşe, bazen koparak A.Hisarı’na varıyoruz. G&G ayrılıyorlar, biz de 4’lü olarak Üsküdar yolunu tutuyoruz. Boğaz yolu her zamanki gibi ‘abartılı dolu’.

Kuzguncuk’ta verilen bir kahve molası (+kek) ve Üsküdar-Salacak-Kadıköy. Serhan’ın ayrılması, bizim Kızıltoprak’a, Haldun’un ayrılması ve Mutlu Bahçe’ye dönmemiz.

Bir duş ve tazelenme sonrası karşıya geçiş (Avrupa yakası), Aydın’ın doğum ve evlilik yıldönümünü kutlamaya. ‘İyki doğdun Aydııııın’ ve ‘Bir yastıkta kocayın Amy&Aydın’.


Haydoy’a bağış yapan tüm arkadaşlara teşekkür ederiz.





















Zerzevatçı Turu: (Kızıltoprak)-Üsküdar-Beykoz-Akbaba-Dereseki-Zerzevatçı-Görele-Kavacık-A.Hisarı-Kuzguncuk-Üsküdar-(Kadıköy-Kızıltoprak)

Tur tarihi: 19 Ekim 2014
Kat edilen mesafe: 70,27 km.
Ortalama hız: 13,2 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 5 sa. 19 dk., dışarıda geçen süre 8 sa. 31 dk. 
En yüksek sıcaklık 20 ˚C, en düşük 15 ˚C, ortalama 16,8 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 1206 m, kaybı (iniş) 1207 m.

Garmin yol bilgileri Zerzevatçı, ±70


Tur bilgisi: Üsküdar-Beykoz arası sahilden düz. Beykoz-Dereseki sonrası tırmanış ardından iniş. Otoyoldan MŞP ayrımına kadar hafif tırmanış, sonrasında Zerzevatçı’ya kadar düz. Zerzevatçı sonrası Görele’ye tırmanış. Görele-Kavacık hafif inişli çıkışlı, Kavacık’a kadar iniş.. Kavacık-A.Hisarı dik uzun iniş, sonrası Üsküdar’a kadar sahil yolu. Kavacık bölgesi trafiği kalabalık, dikkat edilmesi gerek. Boğaz yolu genelde kalabalık, dikkat edilmeli.

Akbaba’da köy kahvesi, fırın, bakkal mevcut. Zerzevatçı’da kahve, Görele’de bakkal, fırın, kahve, pideci (her zaman açık değil) mevcut. Kuzguncuk’ta her türlü yeme-içme mümkün.



















Foto katkıları için Haldun’a teşekkürler.




Bu bölgeye yapılmış geziler MahmutŞevketPaşa,±84, 8+1=Riva, Riva-Muhteşem Yedili



İlginizi çekebilir Wiener Räder/Viyana Bisikletleri