26 Eylül 2017

Ey Edip Adanada Pide Ye

Palindrom, her iki yönde de aynı şekilde okunabilen kelime, cümle, sayı veya sayı dizilerine verilen isimdir. Palindrom ismi 17. yüzyılda yaşamış İngiliz yazar Ben Johson tarafından bulunmuştur. Yunancadaki tekrar ve yön sözcüklerini birleştirerek palindrom ismi oluşturulmuştur.

Palindromların kökeni MS 79 yılına kadar uzanır. Latince yazılmış bir tablette belki de insanlık tarihinin ilk palindrom örneği bulunuyordu; “Sator Arepo Tenet Opera Rotas”.











SATOR   “ekici” (serere’den gelme)
AREPO   (bilinmiyor, yaratılmış, belki Mısır kökenli bir isim)
TENET   “tutar” (tenere’den türemiş)
OPERA   “eserler” (opus’un çoğulu)
ROTAS  “tekerler” (rota’nın çoğulu)

Serhan’ın çocukluğumdan hatırladığım dediği Anastas Mum Satsana lafını ben de çok iyi hatırlıyorum. Aylada Mı Madalya, İlaç İç Ali, Al Kazık Çak Karaya Kayarak Kaç Kızakla... başkaları.










Serhan’ın rehberliğinde bugün şehir turu yaptık. Arada İstanbul içinde dolanmak da çok güzel oluyor. Kocaman bir metropol, yürüyerek mümkün değil dolaşman. Öylesine görülmedik yeri var ki. Gezimizin başına da Siirt Pazarı’nda pideli kahvaltı ekledik. Uzundur bunu yaparız. Malzemesini alır fırına verirsin, o da sana leziz bir pide pişirir. Bakkaldan kaşar+domates+biber karışımı hazırlattık. 15 dakika sonra pidelerimiz hazırdı. Tanesi 5,20’ye geldi. Böylesini böyle lezzette bu fiyata zor bulursun.

Geçen hafta gezide düşmüştü Esin. Onu tekrar sele üzerinde görmek çok sevindirdi hepimizi, Levent’in katılması ise ayrı bir sürpriz oldu. Böylece Serhan ile birlikte 5 kişi Karaköy’den başladık pedallamaya. 

Köprü üstü balıkçılarla dolu. Eminönü otobüs peronları bu saatte bile bir kargaşa. Zor geçtik aralarından. Daha sabahın 9’u ve de pazar, yani iş günü falan değil. Havalar biraz olsun serinledi, rahatladı başka bir ifadeyle. Cuma bazı bölgelere yağdı da. Aslında niyetimiz Şamlar’a gitmekti, ancak baraj kenarı ıslak olur diye erteledik başka pazara.

Siirt Pazarı’nda her zaman gittiğimiz çaycı yerini taşımış. Eski yer büyük ve rahattı. Şimdiki biraz yol üzeri, yani o kadar keyifli değil. Ancak sahibi çok iyi niyetli, bize her zaman yardımcı oldu. Kolonyalı peçete, tuz-biber vs buldu. Çaylar yüz kuruş, çok iyi demliyorlar. Bardaklar da her zaman şık, altın varaklı.

Karaköy… Fatih Bozdoğan Kemeri… Kemere paralel giden sokak taaa Karagümrük Stadına kadar gidiyor.. (yeni)
Oradan Edirnekapı’dan aşağı.. Vatan Cad. başlangıcı…
Biraz Aksaray’a gidip sonra karşı ve geriye dönüp (tersini hep yapıyoruz..) (yeni sayılır) surların kenarından yukarı…
Ulubatlı Surundan karşıya geçip senle tramvaya bindiğimiz durağın önünden 1453…
Merkezefendi’den yukarı Tıbbi Bitkiler Bahçesi önünden Zeytinburnu’ndaki kavşak… yukarı devam…
Warung adlı (daha önce gittiğimiz) lokantaya sapmak yerine düz karşıya…
Devamla Merter’e paralel Nakliyeciler Bölgesinden yokuş aşağı ve dönerek Bağcılar Kale AVM’den yukarı..
Bahçelievler Haznedar'dan sola aşağı dönerek İncirli…(yeni) Devam… Bakırköy meydana çeyrek kala sağa...
Ataköy’e gelince ise havaalanı yan yolu için bu kez Hava Harp Okulunun önündeki viyadükten gidiş (yeni)
Florya’ya varınca Atatürk Ormanı’na giriş.. (yeni) Ormanı boydan boya geçiş… 
öteki uçtaki kapıdan çıkış… Basınköy içinden kısa bir turla geriye Florya’daki köprüye… (yeni yapıldı..)
Atatürk Köşkünün önünden devam…  İstenirse Avcılar… istenirse K. Çekmece göl kenarı…

Bildiğimiz yola bir iki rötuş yaptım…
Dönüş ise sahilden… Bakırköy Samatya arası bisiklet yolu…
Samatya’dan biraz sahile doğru… 
Yeni yapılan Yenikapı dolgu alanının ucunda yer alan Avrasya gösteri merkezi önünden 
İDO iskelesine kadar viyadüklerin üzerinden gidiş… sonrası bilindik…
Dönüş yolunun da bazı bölümleri de yeni sayılır... olarak açıklamıştı Serhan geziyi. Harfi harfine uyduk. Dediği gibi bazı bölümlerini daha önce pedallamıştık. Bazı yerlerde kimsecikler yoktu, Merkezefendi tarafları. Sanki sokağa çıkma yasağı uygulanmış. Böylesine boş ve sakin bir İstanbul ne de keyifli oluyormuş, bunu gördük. Havaalanı tarafında ise bir trafik vardı. Hele geçtiğimiz alt geçit beni doğrusu çok rahatsız etti. O yol nedense hep böyle hızlı gidenlerle dolu. Sanki uçaklarla yarışıyorlar. Uçak dedim de, inişleri kalkışları, izlemesi bile keyifli. Ben daha çok kalkışını seviyorum, Firu iniş diyor.

Kadir Topbaş istifa etti. Neden olarak “adam yerine konulmamayı” göstermiş.

İstanbul Kent Savunması, Büyükşehir Başkanlığı görevinden istifa eden Kadir Topbaş ile ilgili açıklama yaptı. Açıklamada 13 yıllık başkanlığı boyunca yapılan doğa katliamları, kamu alanlarını ranta açılması gibi bir çok konuya değinildi.

Açıklamanın tamamı şöyle; 

Aylardır beklenen oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, 13 yıllık kabusumuz Kadir Topbaş istifasını verdi. İstifanın perde arkasını, ardındaki siyasi çekişmeleri, çıkar çatışmalarını bir kenara bırakarak bu istifanın İstanbul için taşıdığı anlamı açalım.

13 yıl boyunca İstanbul’u yönet(emey)en Topbaş, istifasını verirken gururlu ve onurlu olduğunu belirtmiş ve vicdanen rahat olduğunu ifade etmiştir. Bu beyanı üzerine İstanbul’a sahip çıkan yurttaşlar olarak kendisine iki kelamımız var:

2004-2017 tarihlerinde, 13 yıl İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Kadir Topbaş;

Onlarca bilim insanının katkılarıyla hazırlanan ve kötü bir plan olmasına rağmen İstanbul’un kuzeye genişlemesini istemeyen, kentin akciğerleri kuzey ormanları eko-sistemini koruyan, altında bizzat başkan olarak kendi imzanın olduğu 1/100.000’lik İstanbul Çevre Düzeni Planı’na ihanet ederken de vicdanın rahat mıydı?

Mega katliam projeleriyle başkanı olduğun İstanbul’un bizzat canına okurken, iklim değişikliği çağında kentin su havzalarını, ormanlık alanlarını betonlaştırıp yüzlerce canlının habitatını darmadağın ederken de vicdanın rahat mıydı?

Eli kulağında depremini bekleyen bu kentin neredeyse tüm çadırkent alanlarını AVM, rezidans, plaza, otellere dönüştürürken; sermayenin rant projelerine teslim ederken, vicdanın rahat mıydı?

Kentin simgesi haline gelen hafriyat kamyonları yayaları, bisikletlileri, küçücük çocukları katlettiğinde, katletmeye devam ettiğinde, kentin en yetkilisi olarak hiç bir sorumluluk almadığında da vicdanın rahat mıydı?

Uzmanlar ve bilim insanlarının ciddi itirazlarına rağmen, inatla inşa ettirdiğin boynuzlu Haliç Köprüsü ile Haliç’e sapladığın hançer ve de muhteşem Süleymaniye’nin siluetine ettiğin ihanet karşısında da vicdanın rahat mıydı?

Ya Üsküdar’ı betonlaştıracak ucube meydan projesinin çakılan kazıkları nedeniyle Şemsi Paşa (Kuşkonmaz) Cami’yi çatlattığında, vicdanın rahat mıydı?

Boğaziçi’nin ve konuşlandığı tarihi bölgenin canına okuyacak, Kabataş Meydanı Aktarma Merkezi, nam-ı diğer ‘Beton Martı’ projesine onay verirken vicdanın rahat mıydı?

Bugün istifana görünür gerekçe olan 5 dosyanın benzeri binlercesi 13 yıl boyunca elinden geçerken vicdanın rahat mıydı?

Başkanı olduğun şehrin Saray tarafından yönetilmesine müsaade ederken, kentin dört bir yanını ranta, talana, sermayenin aç gözlü projelerine açarken vicdanın rahat mıydı?

Beton çölüne dönüştürdüğün İstanbul, en düşük yağışlarda bile afet yaşayıp, İstanbullular kendi çabalarıyla sel sularıyla baş etmeye çalışırken de vicdanın rahat mıydı?

İstanbul’un her bir köşesi, taşı, ağacı, kültür tarih varlığı dile gelse senin sorgulanman bitmez!

Ama sen hiç merak etme;

Biz seni, Mimar Sinan’ın eserlerine yaptığın saygısızlıklarla anacağız;

8000 yıllık İstanbul’u Dubai-Manhattan arası bir kent karikatürüne dönüştürme gayretkeşliğinle anacağız;

Kentin hafıza mekanlarını, kültür varlıklarını, kamusal alanlarını, ormanlarını, korularını, bostanlarını, koylarını, tersanelerini... İstanbul’u İstanbul eyleyen tüm değerleri yerle yeksan etmenle anacağız;

Sulukule, Tarlabaşı, Ayazma, Tokludede, Sarıgöl, Emekevler ve daha nice yıktığın mahalleyle, rant uğruna yerlerinden ettiğin insanlarla ve söndürdüğün hayatlarla anacağız;

Taksim Meydanı’na, Kabataş’a, Haliç’e, Karaköy’e, Albatros Parkı’na, Boğaziçi’ne yaptıklarınla anacağız;

Boğaziçi ve Haliç kıyılarına çaktığın kazıklarla, hukuk dışı sahil dolgu alanlarınla, tarihi Yenikapı’ya eklediğin böbrek ile gereksiz ulaşım projelerinle anacağız!

Ancak;

Elbette sadece anılmakla kalmayacaksın.

İstanbul’a, bu kadim kente yaptığın tüm kötülüklerden dolayı, şu anda vicdanlarda yargılandığın gibi, gün gelecek, mahkemelerde de yargılanacaksın. İmza attığın her kararın hesabını tek tek vereceksin!

Öyle üç-beş yuvarlak cümleyle, “hakkımı helal ediyorum” demeyle bu işten ellerini temizleyerek çıkamazsın.

Kimin hakkı? Kimin helalliği?

Mahallelerini başlarına yıkıp şehirden sürgün ettiğin çoluk çocuk tüm mahallelilerin;

Boğaz’ın, Haliç’in, Kuzey Ormanlarının her bir ağacının,

Habitatları tarumar olmuş yabanılın, konaklama bölgeleri betonlanmış göçmen kuşların, dolgularla yaşam alanları dağıtılan deniz canlılarının,

Mahalleleri yok edildiğinden telef edilen tüm sokak hayvanlarının,

Kısaca, bu kentte yaşama dair ne varsa, elleri iki yakanı bırakmayacak!

“1​ ​Lira​ ​borçsuz​ ​bırakıyorum” ​ ​yalanıyla​ ​ardında​ ​bıraktığın​ ​13​ ​milyon​ ​borç​ ​da yakanı​ ​bırakmayacak.​ Haram​ ​Olsun!

O emlak fuarı, bu gayrimenkul fuarı, tezgaha konup bir meta gibi satışa sunulan, metrekare metrekare küresel sermayeye pazarlanan, yaşam alanı olmaktan çıkartılıp ekonominin lokomotifine dönüştürülen 8000 yıllık İstanbul’a değerini ve itibarını iade edene dek, her köşeden yayılan çürümüşlüğü, açgözlülüğü, merkezine insani değerleri değil rantı koyan politikaları alt edene,

Başka bir kenti inşa edene dek mücadeleye devam!

İstanbul Kent Savunması

Florya Atatürk Ormanı güzel bir alan. Girişine güvenlik koymuşlar ama çıkışı kim kime dum duma, bir Nasrettin Hoca türbesi. Şimdilik mangala izin yok galiba. Sahil yolunda, Bakırköy-Yedikule arası gene işgal edilmişti mangalcılarca. Bisiklet yolu ise halen eski durumundan pek farklı değil. İnişler çıkışlar bazı yerlerde çok sert. Güm diye çarpıyorsun. Bazı yerlerde yok bile. Mangalcı tayfası da zaten kendinden başkasını düşünmüyor. Yolda yürüyenler de nedense yaya yolunu sevmiyorlar, herhalde maviye boyalı yolu kendilerine yakıştırıyorlar.

Yeşilyurt Kahve Dünyası’nda bir molamız oldu. Kimi dondurma kimi kahve aldı. Levent’in çok sevdiği Gof Gof gofretlerini BİM’de bulup tattık. Daha sonra Roma Dondurmacısı’nda ben ve Firu 2’şer top ile damağımızı şımarttık. Burada topu 2,5, Kahve Dünyası’nda 3 lira idi.

Bugün İstanbul’un bir başka köşesinde “Süslü Kadınlar Bisiklet Turu” vardı. Sadece İstanbul değil, İzmir’de ve 50 kentte eş zamanlı deniliyordu. Bu yıl  5. kez yapılmakta. Çok keyifli görsel bir şölen.












Doğan Kuban HBT’deki Kadın Özgürlüğü (Emancipation) başlıklı yazısında Gelişmemiş İslam kültüründe toplumun nabzı kadın-erkek ikileminde atıyor diyor ve devamında 1943’te Yüksek Mühendis Mektebi’ne giren çoğu Anadolu’dan gelen lise mezunlarının öğrendikleri bu Fransızca sözcük, Osmanlı çağında olmayan bu toplumsal özellik olarak çok ilgimizi çekmişti. O yıllarda, Cumhuriyeti anlamaya ve yaşamaya başladığımız dönemde, kadının özgürlüğü, rejimin temel ilkelerinden biri idi.

Kadın demek toplum nüfusunun yarısı demekti. Kadının özgürlüğü insanların tümünün özgürlüğü düşüncesine eşit önemde bir çağdaş insanlık kavramıdır. Toplum ilk kez içine doya doya bir nefes çekiyordu... Uzun bir yazı, tamamını buraya koyamam ancak meraklısı 15.09.2017-sayı 77 Herkese Bilim Teknoloji dergisinde okuyabilir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında kadına ve onun özgürleşmesine ne kadar önem verildiyse bugün tam tersine çalışılmakta. Her gün kadına uygulanan şiddet haberlerinden geçilmiyor. Şort giydi, kahkaha attı, yan baktı, boşanmaya kalktı...

Şiddet gören, istismara uğrayan kadınlar acil destek için nereye başvuracak? Türkiye'nin, ilk imzacısı olduğu uluslararası İstanbul Sözleşmesi'nin şart koştuğu aile içi şiddet acil yardım hattı var; 0212-656 9696 ve 0549-656 9696.

Acil yardım hattı arandığında uzmanlar devreye giriyor. Hattın işleyişi çok etkili ve hızlı. Gelen her çağrı, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonun Türkiye çapındaki 186 şubesine bağlı ve tamamı gönüllü çalışan avukat ve psikologlara yönlendiriliyor.

Kulağa çok hoş geliyor, umarım işleyişi de öyledir.

Özetle evden eve 91 km yol yapmışız. İstanbul’un Avrupa yakasının bir bölümünü, Bakırköy sahil yolunun yeni durumunu da (içler açısı, araba araba araba. Başka bir şey yoktu) görmüş olduk.

Haydoy bağışları için teşekkürler.











Ey Edip Adanada Pide Ye: (Dudullu-Kadıköy)-Karaköy-Fatih-Edirnekapı-Merkezefendi-Bakırköy-Ataköy-Florya-Yeşilköy-Yenikapı-Karaköy-(Kadıköy-Dudullu)

Tur tarihi: 24 Eylül 2017
Kat edilen mesafe: 86,92 km.
Ortalama hız: 13,2 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 6 sa. 34 dk., dışarıda geçen süre 10 sa. 30 dk.
En yüksek sıcaklık 30 ˚C, en düşük 17 ˚C, ortalama 25,4 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 688 m, kaybı (iniş) 674 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 130 m.

Garmin yol bilgileri EyEdipAdanadaPideYe













ilizyon mu, illüzyon mu?

































Foto katkıları için Levent’e teşekkürler.