22 Kasım 2016

Kemerburgaz / 11,90

11,90 nedir sizce? Acaba gizli bir kod mu, yoksa şifre mi? Veya bir uzunluk, olmadı ağırlık, daha da olmadı tansiyon...

Farklı kollardan gelerek Kemerburgaz’da buluştuk. Bizler ana grup olarak 9’da Karaköy’den başladık pedallamaya, Haluk, Mustafa E., Levent ve son dakikada Serhan da gelince Altılı olarak Haliç kenarından Eyüp’e doğru. Serin ama keyifli bir gün. Uzundur buralardan bu saatte geçmedik. Her yerinde İstanbul’un sürekli bir değişiklik, inşaat, ilaveler eksiltmeler sürmekte. Kendi zevk ve kafalarına göre etkinlikler düzenlenmekte. Feshane’nin duvarına kocaman afişler asmışlar: Bayan Alışveriş Festivali. Ne de bayıcı bir durum!

Hazır inşaat işlerini açmışken, askeri birliklerin şehir dışına taşınması kararı sonrasında boşaltılan Metris Kışlası alanı Esenler Belediye’sine devredilmiş. 8,7 milyon metrekare büyüklüğündeki alanda 2,5 milyon metrekarelik bir şehir parkı yapılacakmış (göreceğiz bakalım!). Alanın yaklaşık yüzde 50’sini imara açacaklarmış. Ohh ne âla Muallâ. AKP’li belediyeye gene güzel bir rant kapısı.

Metris... Metris, 80 darbesi sonrasında ne de çok adı geçmişti. Siyasilerin içeriye tıkıldı hapishane.

Askeri çarpışma sırasında korunmak için yapılan toprak siper anlamına gelen metris Osmanlı'nın son döneminde 1912 yılında Esenler'de bir kışlaya isim olunca ayrı bir anlam kazandı. Kışla olarak Metris, 1912 ile 1953 yılları arasında eğitim, atış ve tatbikat alanı olarak kullanıldı. Kuruluş yıllarında bir dönem Topçu Mektebi de bölgede faaliyet gösterdi. Kışla, 1953 yılından itibaren ulaştırma sınıfı birlikleri tarafından kullanılmaya başlandı. Bu tarihte, 1. Ordu Komutanlığı'nın ulaştırma faaliyetlerini icra etmek üzere 475. Ulaştırma Hafif Oto Tabur Komutanlığı teşkil edildi. 1981 yılında kışla içerisinde yer alan Metris Ceza ve Tutukevi, Adalet Bakanlığı'na devredildi. 1980 İhtilâli sonrası siyasi tutukluların bu cezaevine konulmasıyla birlikte Metris'in ünü daha da arttı ve türkülere, şarkılara konu oldu.

Morfil Köprüsü geçişe açılmış. Bir aralar Bilgi Üniversitesi’nin yurt inşaatları nedeniyle kapalıydı. Burası kestirmeden Alibeyköy yoluna çıkartır. Yol üzerinde Hasan ve Varujan dahil olunca Sekizledik. Güneş arada yüzünü gösterince keyfimiz daha da artıyor. Ne de olsa sürerken rüzgar üşütüyor.

Hasdal’a doğru tırmanıyoruz. Bazı sürücülerin kafası çalışıyor, mesafeli geçiyor, yol veriyor, hatta durup bekliyor. Ama Azrail olanlar, teğet geçer, önünden sağa dalar, araya girer, sinyal minyal tanımaz. Hasdal Kışlası’nın önündeki beton yolun tek iyiliği güvenlik şeridinin olması ve rampaların fazla dik olmaması. Yoksa gürültüsünden kendi sesini bile duyamazsın. Bir de inanılmaz-feci bir damperli trafiği var. Öyle ki, sanırsın peş peşe tutunmuşlar, tren gibi gidiyorlar. Ama nasıl gidiş, sıraya öncelikle gireyim diye hiç bir kural tanımazlar.

Kemerburgaz kahvedeyiz ve Ümit’in de katılmasıyla Dokuzlu oluyoruz. Burada çay ve ıhlamur eşliğinde börek, sandviç, peynir-ekmek gibi malzemelerimizle kahvaltımızı ediyoruz. Bir yandan bolca sohbet ve Haydoy için gel gelleri topluyoruz. Cömert davrananlarımız da yok değil. HAYDOY; Hayvanları Doğal Ortamda Yaşatma Derneği. Gönüllülerin gücüyle ağırlıklı olarak sokağa atılan köpeklerle ilgililer. Kolay değil. Öylesine çoklar ki ve her geçen gün de çoğalıyorlar. İnsanlar bakamadıkları-istemedikleri köpekleri rahatlıkla sokağa terk edebiliyor. İstanbul’un sokak köpekleri zaten yeni bir konu değil.

“Galata’ya yanaştık; karaya çıkar çıkmaz rıhtımlardaki canlılığa, hamallar, tüccarlar, denizciler kalabalığına baktım. Kadınlara hemen hemen hiç rastlanmaması, tekerlekli arabaların yokluğu, sürü sürü sahipsiz köpekler, bu yaman şehrin ilk gözüme çarpan üç özelliği oldu.”

Fransız edebiyatında romantizmin kurucusu kabul edilen François-René de Chateaubriand, İstanbul’a dair izlenimlerinden bahsettiği bir yazısında böyle tarif ediyor kenti. Chateaubriand’ın bu alıntıladığımız izlenimine bugünlerde sokak köpeklerine atfedilen Dört Ayaklı Belediye: İstanbul’un Sokak Köpekleri isimli sergide karşılaştık. İstanbul Araştırmaları Enstitüsünün hazırladığı sergi hemen her dönemde gündelik yaşamın önemli bir parçası olan sokak köpeklerinin, dini, siyasi ve sosyolojik dönüşümlerle değişen serüvenine ışık tutuyor.

Küratörlüğünü Ekrem Işın’ın, danışmanlığını Catherine Pinguet’nin üstlendiği Dört Ayaklı Belediye: İstanbul’un Sokak Köpekleri sergisi, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan bu süreci, fotoğraflar, seyahatnameler, kartpostallar, dergiler ve gravürler eşliğinde gözler önüne seriyor.

11 Mart 2017 tarihine kadar açık kalacak sergi, Beyoğlu Tepebaşı’ndaki İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde, Pazar günleri hariç hafta içi her gün 10.00-19.00 saatleri arasında gezilebilir.






















Ve Cenap ile Orhan’ın da katılmasıyla Onbirli olarak Kemerburgaz’dan Göktürk ve İhsaniye yönüne doğru pedal basıyoruz. Artık hava daha sıcak. Öğlen oldu zaten. Göktürk kalabalık, hareketli, ileri geri manevra yapan arabalar, kaldırımda jogging yapanlar... küçük Amerika.

Göktürk bitince eski Terkos yolu halen boş. Yani daha yapılaşma yok. Ama Göktürk herhalde buraları yutmak için fazla beklemez. Gerçi buranın büyük bir derdi var, insanları uzaklaştıran: koku! Yakındaki İBB’nin çöp depolama tesisi. Bu konuyu 1 ay önceki gezi notlarında yazmıştım (Yer Çöplük Gök Koku: Göktürk, 6eksi2). İnsanlar evlerini satmaya başlamışlar koku yüzünden.

Biz de zaten yolun bozulması ve damperlilerin çoğalması yüzünden Odayeri sapağından geri dönüyoruz. Kemerburgaz Kahve Dünyası-Fabrika’da mola vermek üzere. Evet bu geziyi buradaki mola üzerine kurmuştuk. Gültekin geçen hafta öyle bir anlattı, öyle bir methetti ki, bizi heveslendirdi. 11,90 liraya, pasta ve kahve içinde bir promosyon sunum varmış. Bayılmış. Gerçi kendi gel(e)mese de bizler masada yerimizi aldık, siparişleri verdik. Caffe Latte+Mozaik Pasta veya Filtre Kahve+Frambuazlı Cheesecake. Çapraz isteyemiyorsunuz ama. Servistekinin kafası karışıyormuş. Ezberletmişler herhalde. Ehh güzeldi, dediği gibi varmış. Lezzetli bir ikili.

Cenap ve Orhan buradan ayrıldılar. Kalan sağlar Kağıthane yolunu tuttu. Yol neredeyse Dolmabahçe’ye kadar düz. Kağıthane’de Ümit bize yeni yollar gösterdi. Arkalardan geçmece daha rahat oldu. Tünele girmeden Hasan, ilk tünel sonrası Varujan, Levent ve Ümit, Beşiktaş’ta da Serhan evine, Mustafa E. Üsküdar’a ayrıldı. Bizler de Haluk’tan Fenerbahçe’de.

Esas anlatmadığım önemli bir hadise var. Kağıthane yolundayız, trafik yoğun. Solumuzdan bir kamyon hızla geçmekte. 10 metre ileride arabanın kasasından 4-5 metrelik bir (kasaya ait) profil büyük bir gürültüyle yolun ortasına düşüyor ve yuvarlanıyor. Sürücü oralı bile değil, olmamış gibi devam ediyor. Yani bu olay yanımızda olsaydı herhalde birimizi ciddi yaralardı. Firu’nun dediği gibi: Verilmiş sadakamız varmış.

Fazla mola vermeyip sadaka verdiğimizden 70 km’lik parkur erken tamamlandı. Karanlığa kalmadan evlerde olduk.

Son olarak okuduğum bir haberi de paylaşmak istiyorum. Rize'de eğimli arazi nedeniyle bazen yamaçlarda, bazen de ağaçların üzerinde inşa edilen ilginç yapılara bir yenisi daha eklendi. Dağınıksu Mahallesi sakinlerinden Sadri Kopuz, tapulu arazisinden geçen yolun üzerine apartman inşa ettirdi. Mahalleye ulaşım artık 3 katlı apartmanının altından geçen yoldan sağlanıyor denilmekte. Geçen yıl bir yangın ihbarına gitmek için evin altından geçmek zorunda kalan itfaiye aracının geçişte zorlanması üzerine kolonların arasındaki toprak yol kazılmış, itfaiye araçları gibi yüksek araçların yoldan geçişi için de sorun kalmamış. Bu akıl bizde olduktan sonra... alırlar mı dersiniz?























Kemerburgaz/11,90: (Dudullu-Kadıköy)-Karaköy-Eminönü-Eyüp-Alibeyköy-Hasdal-Kemerburgaz-Göktürk-Odayeri-Kemerburgaz-Cendere-Kağıthane Tüneli-Dolmabahçe-Beşiktaş-(Kadıköy-Dudullu)

Tur tarihi: 20 Kasım 2016
Kat edilen mesafe: 93,28 km.
Ortalama hız: 16,4 km/sa.
Bisiklete biniş süresi 5 sa. 41 dk., dışarıda geçen süre 9 sa. 26 dk.  
En yüksek sıcaklık 21 ˚C, en düşük 7 ˚C, ortalama 14,2 ˚C
İrtifa kazancı (çıkış) 907 m, kaybı (iniş) 895 m.
En düşük irtifa 0 m., en yüksek 130 m.

Garmin yol bilgileri Kemerburgaz/11,90
























 





Kamyondan düşen parça kaldırım üzerine alındı
 





















Foto katkıları için Levent’e teşekkürler.